25 Kasım 2012 Pazar

Bir Küçük Burjuva Fantezisi “Savaş Karşıtlığı”


Genel olarak her toplumun kabul ettiği değerler sisteminin içerisinde, bir insan öldüğünde o insan için üzüntü duyulur ya da ilk öldüğü ana şahit olmuş biri varsa o ölüyü görmekten çekinir(kazada ölmüş biri için çoğu insanın yaptığı eylem). İnsanların kendine sorması gereken soru neden aynı şeyi diğer canlılar için göstermediğidir. Örnek olarak bir balık yediğimizde balığı parçalara ayırmamıza rağmen bazen insanların en keyifli anları o balığı yediğimiz zaman içinde oluyor ve bunda kimse bir gariplik görmüyor. Eğer amaç bir canın gitmiş olmasından dolayı üzüntü duymak ise neden biz o balık için üzülmüyoruz diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Bu konu tabi ki benim uzmanı olmadığım bir konu ve başka sosyal bilimcilerin araştırma konusu ama ben bu konuya şöyle cevap vermeyi tercih ediyorum. İnsanlar yaşadıkları toplumda o toplumun değer yargılarını ister istemez benimserler. Adam öldürmenin kötü bir şey olduğu konusu, sistemin barış içinde olduğu zamanlarda egemen sınıfın mensuplarının kendilerine gelecek bir saldırıya karşı, çok uzun bir zaman içinde ezilen sınıfların, egemen sınıflara bir şey yapmamaları için ezilen sınıflara dayatılan ve benimsetilen bir düşüncedir. Burada çok önemli bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum ne sosyalist toplumda, ne komünist toplumda adam öldürmek sistemin düzgün işlediği zamanlarda hoş bir şey olarak görülür ve yapan varsa cezalandırılır. Bunun nedeni sosyalist toplumda ezilen sınıfların dayanışması ve bu olgudan dolayı kendi sınıfına karşı bir hareket olmadığı zamanlarda adam öldürmenin sınıf çıkarlarıyla örtüşmemesi, komünist toplumlarda ise sömürücü sınıfların tamamen yeryüzünden kazınmasından ötürü insanların kollektif yaşamalarından ve dayanışma üzerine kurulu üretim biçiminden ötürü adam öldürmek hoş karşılanmaz. Her üretim biçiminin adam öldürme konusundaki algı farklarına rağmen barış döneminde adam öldürmek kötü bir olgudur. Can alıcı soruyu sormamız gerekirse “Adam öldürmek insanlar için bir tabu ise neden hala insanlar ölüyor?” Bu sorunun cevabını ikiye ayırabiliriz 1-kişisel çatışmalar(konumuz dışıdır) 2- Egemen olma iddiasındaki sınıfların veya aynı sınıfın içindeki grupların mücadeleleri. İkinci kısım bizim ilgi alanımızdır çünkü buradaki çatışmalardan savaşlar çıkmaktadır. Bir Kapitalist kendi çıkarı adına halkı yanına çekip savaştırmak için çabalar durur. Karl Liebknekt bu durumu şöyle açıklamaktadır:

“Hristiyanca-Taze,dindar,neşeli,özgür- yeniden savaşçılık oynanır. Ah Tanrı bütün bunlar o denli gülünç ki, gerçekten ciddi olarak söz edilemez. Çocuklara silah kullanmak da öğretiliyor: Duadan sonra ateş etmek. Evet baylar, bu biraz tehlikeli değil mi? Proletaryanın çocuklarına silah kullanmayı öğretmekten biraz olsun korkmuyor musunuz? 5.000 çocuk alınıp götürülür, pek çok atış talimi ve başka aşırı milliyetçi yurtsever talimler yaptırılır ve gençlik, insan yaşamlarını yıkmış olma düşüncesi karşısında yeterince çoşkuya kapıldığından ya da hiç olmazsa bunun nasıl yapılacağını öğrendiğinde, işte tam da o anda dinsel duygu doruğa ulaşır. Ve bunun sonunda, başı çeken şu Landrat efendiler, şu papaz efendiler, şu öğretmen efendiler ve sonra da, tıpkı şarkıda olduğu gibi: Ve sonra da bay teğmen, teğmen ,teğmen, Ve sonra bay teğmen. Bütün olaya mührünü basan bay teğmen gelir: Allah’ın belası! Günahsız! Böylelikle papaz efendiyle Landrat efendilerin ve daha bilmem kimin eşliğinde bay teğmen, proleter gençliği bugünkü toplumsal düzenle uyuşturma çalışmasını üstlenecektir.” (Karl Liebknecht,Seçme Yazılar Militarizme Karşı Sınıf Mücadelesi,sayfa:21-23,Belge Yayınları)

Görüldüğü gibi Kapitalist toplumda o sınıfın mensupları ve hizmetkarları, halkı belirli araçlarla ve yöntemlerle kandırarak kendi sınıf çıkarları için savaşmaya zorlamaktadır. Karl Liebknecht’in vurguladığı “bu biraz tehlikeli değil mi? Proletaryanın çocuklarına silah kullanmayı öğretmekten biraz olsun korkmuyor musunuz?” kısmı tam anlamıyla Proleterlerin bir gün kendi sınıf çıkarları için savaşmayacağının garantisi var mıdır? Diye sormanın ayrı bir şeklidir. Bu alıntı bize biraz yol gösterdi şimdi bu konudaki en önemli alıntımızı yapalım. Bir Marksist’in savaşa bakış açısı nasıl olmalıdır? Lenin’den dinleyelim:

“Marksizm, yani modern bilimsel sosyalizm açısından, savaşın nasıl değerlendirilmesi ve savaşa karşı takınılacak tutum üzerinde sosyalistlerin girişecekleri tartışmalarda asıl sorun şudur: Niçin savaşılıyor, savaşı tezgahlayanlar, yönetenler hangi sınıftandır? Biz marksistler, her türlü savaşın gözü kapalı karşıtı olanların sınıfına dahil değiliz. Diyoruz ki: bizim amacımız, sosyalist bir toplum sistemine ulaşmaktır; bu sistem, insanlığın sınıflara ayrılmasını, insanın insan, ulusun ulus tarafından sömürülmesini yok ederek, eninde sonunda savaş olanağını ve olasılığını da ortadan kaldıracaktır… Savaştan savaşa fark vardır. Savaşı hangi tarihsel koşulların doğurduğunu, hangi sınıfların yönettiğini ve hangi amaçlar için savaşıldığını iyice bilmemiz gerekir.(Lenin, Sosyalizm ve Savaş,Savaş ve Devrim, sayfa:114,Sol Yayınları)

Lenin’den anladığımız kadarıyla savaş sınıflara ayrılmış toplumda engellenemez bunun yanında bir sosyalist, bir hümanist gibi düşünemez ve her savaşın karşıtı olamaz savaşı hangi sınıfların yönettiğine dikkat eder ve savaş durumunu devrimin çıkarları için kullanması gerektiğini bilir. Uzun süren savaşların yolaçtığı yıkım devrimi hızlandıran bir faktördür ve bu faktör uzun süren savaşlardan sonra imzanan barış antlaşmalarıyla bile kalkmaz her sosyalist örgütün savaş durumundan faydalanması gerekir.

“Savaş ne kadar uzun sürerse o kadar şiddetlenir ve olağanüstü çaba ve özveri istenen halk yığınlarının faaliyetlerini, hükümetler kendi elleriyle isteklendirmiş olurlar. Savaş da, tarihteki öteki bunalımlar gibi, büyük yıkımlar ve insan yaşamındaki ani değişmeler gibi, bazı kimseleri sersemletir ve yıkar, ama bazılarının da gözlerini açar ve çelikleştirir. Barış yapılması, bütün bu sıkıntılara ve bütün bu çelişkilerin büyümesine son vermek şöyle dursun, birçok bakımdan bu sıkıntıların yoksul halk yığınları tarafından daha şiddetli ve çabuk duyulmasına yol açar. Kısacası, ileri ülkelerin çoğunda ve büyük Avrupa devletlerinde bir devrim durumu meydana gelir.”( Lenin,Sosyalizm ve Savaş,İkinci Enternasyonelin Çöküşü,sayfa:104,Sol Yayınları)

Dikkat edilirse görülecektir. Uzun süreli savaş sonucunda bir devrim durumunun meydana gelme olasılığı vardır. Tabi ki Lenin, Sosyalizm ve Savaş kitabında her devrim durumu devrimi meydana getirmez diyor. Ama bir sosyalistin görevi devrim için elinden ne geliyorsa yapmaktır. O yüzden,bir Sosyalistin görevi, savaşları bir an önce bitirmek değil savaşların uzun sürmesini bekleyip savaş bölgesindeki üretim ilişkilerini sosyalist bir ilişkiye dönmesi için gereken adımları atmaktır.Hedefi tanımlamak gerekirse 'savaşan burjuva gruplar arasında tarafsız kalmak, savaşan burjuva gruplar halkı zorla askere alıyorsa askere gitmemek ve proletaryanın sınıf çıkarları gereği bu savaş durumunu devrimci duruma dönüştürüp sosyalist devrimi gerçekleştirmek' en iyi böyle tanımlarız. Buradan asla savaş karşıtlığı gibi bir sonuç çıkmamalıdır. Savaşları bitirmek sınıflara ayrılmış bir toplumda imkansızdır.Tıpkı Stalin’in Son Yazılar’ında  “Savaşların  kaçınılmazlığını yok etmek için, emperyalizmi yıkmak gerekir” dediği gibi. Bir sosyalist asla statükocu gibi davranamaz “savaş yıkım getirecek insanlar zorluk çekecek biz ne olursa olsun her savaşa karşı durmalıyız” demek, burjuvazinin savaşsız sömürme ütopyasının sol söylemlerle ambalajlanıp pazarlanmasından başka bir şey değildir. Bu gibi grupların Suriye konusunda Marksistlere yapacakları eleştiriler şöyle olmaktadır:

“Suriye’de devrimci bir durum yok bu savaşın ezilenlere faydası yok, bu yüzden savaş ne olursa olsun bitmeli, bu Amerika’nın dünyayı paylaşma projesidir ve bu projenin durması lazımdır, Esat burada desteklenmelidir bir an önce barış gelmelidir. Sizin yaptığınız sol maceracılıktan başka bir şey değildir vs.”

Savaşın politikaların başka araçlarla devamı olduğu Clausewitz’den beri bilinmektedir. Amerikanın proje üretmesini Amerika’yı yıkmadan durduramazsınız.Dünyadaki savaşların bitmesini komünizm gelmeden noktalayamazsınız. Bu yüzden Esat’ın desteklenmesini savaşların sona ermesi düşüncesiyle bağdaştıramazsınız. Sol sapmacı iftiranızı proletaryaya ve müttefiklerine karşı duyduğunuz güvensizlikten başka bir şeyle açıklayamazsınız. Şu alıntı Marksistlere yapılan iftirayı açıklamaktadır:

 Kitle çizgisi, marksist olduğunu söyleyen her fraksiyonun ideolojik görüşüne göre (marksist veya oportünist ideolojiye göre) değişik yollar çizer. Örneğin, ekonomizmin çizdiği kitle çizgisi ile leninizmin çizdiği kitle çizgisi apayrıdır. Ekonomizmin kitle çizgisi, kuyrukçu bir kitle çizgisidir. Ve leninist kitle çizgisi onun için bir "sol sapma", "sol maceracılıktır" Ve bu düşünceye göre de Lenin ve bolşevikler, "Blanquistler", "Anarşistler" ve maceracılardır. Aynı şekilde Çin'de, kuyrukçu Çen Tu Hiseu'ye göre, Mao Tse-Tung ve arkadaşları, kitle çizgisinin dışına düşmüş olan sekterlerdir, çünkü o evrede proletaryaya değil, Çin milli burjuvazisine öncülük tanınması gerekmektedir. Ve Güney Amerika'daki oportünist komünist partilerine göre de, Fidel, Guevara ve arkadaşları, "maceraperestler" ve Küba'daki marksist devrimci hareketi baltalayan hainlerdir (!). 
      Türkiye'de ise, II. Enternasyonal'in "takipçilik ideolojisi"ni derinleştirmekte olan sağ sapmaya göre, proleter devrimci çizgi "sol oportünizmin" ve "maceracılığın" yoludur. 
      Açıktır ki, kendi görüş1erini ve çizgilerini kabul etmeyen, onların pasifizmine ayak uydurmayan kişi, her çeşit sağ sapmaya göre "sol maceracı" ve "sekter"dir. Ve gençlik kesimindeki proleter devrimcileri değerlendirmede, teslimiyet oportünizminin dilinde "Gauchiste" sözcüğü, sağ sapmanın ağzında "küçük-burjuva maceracıları" olarak şekillenmektedir. Lenin'in belirttiği gibi, ister sağdan gelsin, ister soldan, temelin yanlış analizine dayanan bütün görüşler, nihai olarak çakışır. 
      1903-1905 Rusya'sında, "Sosyal Demokratik İşçi Partisinde, işçiler henüz yer almamıştır, parti sadece aydınlara dayanmaktadır" diyerek Çarlığa karşı mücadelede liberal burjuvazinin o evrede öncü bir rol oynamasını savunarak, aksini ileri süren leninist çizgiyi maceracılıkla suçlayan Axelrod'un kitle çizgisi ne kadar devrimci idiyse, 1970 Türkiye'sinde, "proletarya öncülüğünün objektif şartları demokratik devrim için olgunlaşmamıştır", "içinde bulunduğumuz aşama, henüz sosyalist aydın kadroların meydana gelmesi aşamasıdır" diyerek emperyalizme ve feodalizme karşı mücadelenin bu evresinde küçük-burjuvazinin ön planda rol oynamasını savunan sağ görüşün kitle çizgisi de o kadar devrimcidir. 
Ve Lenin, ne kadar  maceraperestse,  sağ görüşün  "maceracılıkla"  suçladığı  militanlar  da  o  kadar maceracıdırlar!.. “(Mahir Çayan,Bütün Yazılar, Sağ Sapma Devrimci Pratik ve Teori)

Mahir Çayan’ın dediklerine katılmamak elde değil. Untumayalım pasifizmle hiçbir yere varılmaz Savaşan kaybedebilir ama savaşmayan çoktan kaybetmiştir. Bekleyelim, görelim Suriye proletaryasının son sözü ve ne olacak?

17 Kasım 2012 Cumartesi

Bir fırıldağın anotomisi: Lev Troçki


Burjuvazinin en sevdiği kişiliktir, kararsızlık ve fırıldaklık. Bu özellikleri karşılayan tarihteki
En başarılı kişilerden biri herhalde Troçki’dir. Buna en iyi örnek Troçki’nin SBKP’sindeki 1926 tarihinde yaptığı konuşmasıdır. Troçki bu konuşmasında NEP politikasını ve köylülüğün
Rolünü yadsıdığı iddialarına karşı yanlış anlaşıldığını ve köylülükle çatışmanın ancak ileri bir aşamada yaşanabileceğini söylediğini belirtiyor. Aşağıdaki alıntısının gelecek zaman kipiyle yazıldığına dikkat edilmesi gerektiğinden bahsedip kendisinin gerçek Bolşevik olduğunu ispatlamak için elinden geleni yapıyor.

“İşçi sınıfı iktidarı ele aldıktan sonra yalnızca onu devrimci mücadelesinin başında destekleyen burjuvazinin bütün gruplarıyla değil, hatta iktidara gelmesine yardım eden köylülüğün geniş kitleleri ile de düşmanca bir çatışma içinde olacaktır.”(Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:69)

Acaba Leninist teori bu konuda ne diyor köylülükle çatışma içinde olacağız mı diyor? Tabi ki hayır Troçki burada açık bir şekilde Leninizme ihanet ediyor.

“Küçük köylüye karşı görevimiz, ilk önce, mülkünün ve bireysel işletmesinin kooperatif işletmeye geçmesini sağlamaktır, onu buna zorlayarak değil, tersine örnekler göstererek ikna ederek ve toplumun yardımlarını emrine sunarak… Biz, ancak, onların rızalarına karşı, zora başvurarak, mülkiyet ilişkilerine müdahalede bulunmayacağımıza dair onlara söz verebiliriz.” (Lenin,İşçi ve Köylü İttifakı, Mosova Parti Militanları Toplantısı. Küçük-Burjuva Demokrasisine Karşı Proletaryanın Tutumu Üzerine Rapor,Sayfa:60-61,Sol yayınları)

“Orta köylüye gelince, biz şöyle diyoruz: hiçbir durumda asla zora başvurma yok.”
(Lenin,İşçi ve Köylü İttifakı, Mosova Parti Militanları Toplantısı. Küçük-Burjuva Demokrasisine Karşı Proletaryanın Tutumu Üzerine Rapor,Sayfa:61,Sol yayınları)

“Köylü “büyük işletmeye geri gelirse, ben yeniden çiftlik yanaşması olacağım” diye düşünüyor. Tabi ki, yanılıyor. Ama köylüde, büyük işletmeyle ilgili fikirler, kinle, büyük toprak sahiplerinin halka yaptığı zulmün anılarıyla karışmıştır. Bu duygu daha devam ediyor, henüz ölmedi. Burada özellikle, eşyanın özü gereği, şiddet metotlarıyla hiçbir şey elde edemeyeceğimiz gerçeğine dayanmalıyız. Ekonomik görev, burada, bambaşka şekilde konmalıdır. Yapının temellerine hiç el dokundurmadan, aşağı indirilebilecek bir çatı düşünülemez. Kentlerde kapitalistlerin meydana getirdiği doruk, burada mevcut değil. Burada şiddete başvurmak, her şeyi berbat etmek anlamına gelecektir.”
(Lenin,İşçi ve Köylü İttifakı,RK(B)P VIII Kongresi. Köylerde Çalışma Üzerine Rapor ,Sayfa:96-97,Sol yayınları)

Görüldüğü gibi köylülerle değil şimdi çatışmak ilerde çatışmak bile aptalcadır. Zor yoluyla köylülüğe sosyalizmin benimsetilmemesi Leninizmin temel ilkesidir. Zor kullanarak çatışma çıkarmak felakate neden olacak bir hata yapmak demektir. Sovyetlerde zamanında bu hatayı bazı görevlilerin yaptığı, köylülere zor kullanarak onları sosyalizme geçirmeye çalıştığı bir tarihsel olgudur. Stalin zor yoluyla köylülüğü sosyalizme geçirmeye çalışanları “Başarı sarhoşluğu üzerine” isimli yazısında eleştirmiş, bu kişilerin kendisinin altında çalıştığı için sorumluğu üzerine almış ve gerçek bir Marxist’in yapması gerektiği gibi davranarak özeleştiri verip yapılanların çok büyük bir hata ve Leninizmin çiğnenmesi olarak belirtmiştir.Ama sonucun orta periodta felakete sürüklenmesine engel olamamıştır. Bir anlamda Troçki’nin ileride köylülerle çatışma içinde olacağı tezi felaket getirmiştir. Komünist partinin görevi köylülerle çatışma yaratacak ortam yaratmak yerine bunu yok etmektir. Troçki’nin çatışma çıkmasını dört gözle beklemesi ve gelecekle ilgili çatışma kehanetleri ancak proletarya diktatörlüğün bir an önce sonunun gelmesi için bir temenniden başka bir şey değildir.
Troçki gene çarpıtmada son hız devam ediyor:

“ “Bolşevikleri destekliyoruz, fakat komünistlere karşıyız”. Bu ne demektir? Bu orta köylülüğün belirli bir aşamada işçi devrimine Rus tipi yüz çevirmesi demektir.”(Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:71)

Bunun böyle olmadığını Lenin şöyle açıklıyor:

“Uygulamada özel aşırılıkları kışkırtacak her şeyden kaçınmak gerekir. Şurada, burada, kendilerine komünist süsü veren ve bizi aldatan ikbal avcıları, serüvenciler bize yapışmış durumdalar; saflarımıza sızdılar. Çünkü komünistler şimdi iktidardadır; çünkü daha namuslu “devlet hizmetkarları”, geri fikirlerinden ötürü bizimle çalışmak istemediler, oysa ikbal avcılarının ne fikirleri, ne namusları var. Ancak iktidara ulaşmayı dileyen bu insanlar, tabanda zorbalığı uyguluyorlar ve iyi bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Oysa, bu, gerçekte, kimi zaman öyle durumlar yaratıyor ki, o zaman köylüler “Yaşasın Sovyet iktidarı, fakat kahrolsun komünizm” diyorlar. Ilımlılık yoksunluğunun, aceleciliğin, aşırılığın ne büyük zararlar getirdiğini unutmamalıyız.” (Lenin,İşçi ve Köylü İttifakı,RK(B)P VIII Kongresi. Köylerde Çalışma Üzerine Rapor ,Sayfa:95,Sol yayınları)

Bir tek Troçki bundan köylülerin işçi devrimine karşı oldukları sonucunu çıkarır. Aksine köylülük işçi devriminden yana tavır takındığı için  “Yaşasın Sovyetler” demekte ona zor uygulayan anti-Leninistler için “Kahrolsun Komünistler” demekte. Görüldüğü gibi köylüye şiddet uygulama sevdası felakatten başka bir şey doğurmuyor.Troçki gibi köylülükle çatışma
ve zor kullanma meraklılarına köylülük “Kahrolsun” demekten başka bir şey söylemiyor.
Gelelim Lenin’in bir zamanlar Troçki ile köylülük konusunda görüş ayrılığının olamadığını belirttiği yazısına acaba Lenin’in bunu yazmasının nedeni ne olabilir?.

Troçki zeki bir adamdı,yetenekliydi,çok büyük bir etkileme gücüne sahipti.Lenin bile onunla amansızca mücadele etmiş olmasına rağmen,pravda’da köylü sorunu hakkında Troçki ile fikir ayrılığı olmadığını yayımlatmak zorunda kalmıştı.Stalin’in gerçekleri yansıtmadığı için bundan hiç hoşnut kalmayarak Lenin’e geldiğini hatırlıyorum.Lenin onu “ne yapmamamı istiyorsunuz? troçki yüzde yüzü köylülerden oluşan silahlı ellerin desteğinde.ülke zaten tam anlamıyla bir bozgunun içerisinde,bir de biz herkesin önüne kendi üst düzey kavgalarımızı mı ortaya sereceğiz?”(feliks çuyev,molotov anlatıyor sayfa:198)

Zengin köylülerin desteğindeki Troçki ile çatışmanın manalı olmayacağını düşündüğü için Lenin’in böyle bir yazı yazmış olduğunu Molotov bize açıklıyor. Zaten Molotov açıklamasa bile yukarıdaki tartışmalardan aynı görüşe sahip olmadığı gün gibi açık değil mi? Köylülük konusu bir tarafa bırakırsak Troçki'nin sürekli devrimine gelirsek bakalım Troçki nasıl köylü konusunda olduğu gibi bir dansöz edasıyla sürekli devrim konusunda da dönüp duruyor.

“Yoldaşlar, benim “sürekli devrim teorisi” sorununu öne sürmek gibi bir niyetim yok. Şimdiki
Tartışma konularıyla bu teorinin- hem doğrularıyla, hem de eksik ve yanlışlarıyla- hiçbir ilişkisi yoktur. Her durumda ne 1925’deki muhalefet, e de 1923’deki muhalefet, son zamanlarda çok hararetli bir şekilde uğraşılan Sürekli Devrim Teorisi için en ufak bir sorumluluğu bile taşımamaktadır. Ben de soruna artık kapanmış gözüyle bakıyorum.” (Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:69)
Yalan söylüyorsun Mösyö Troçki konuya kapanmış gözüyle bakmıyorsun!

“ “Sosyalist devrimin tam zaferi bir tek ülkede düşünülemez. Hiç olmazsa birkaç gelişmiş ülke ile ki bunlara Rusya’yı katamayız, çok yoğun bir beraber çalışmayı gerektirmektedir.” Lenin 8 kasım 1918” (Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:77)

“ “Kendilerini zeki bulan ve hatta kendilerini sosyalist olarak nitelendiren safsatacı insanlar(bu kautskistlerlere ve suchanow taraftarlarına karşı söylenmiştir) olduğunu biliyorum; bunlar ülkelerde devrim patlamadan önce iktidarı ele almamak gerektiğini iddia ettiler. Ama bu şekilde konuşmalar ile devrimden saptıklarını ve burjuvazinin tarafına geçtiklerini sezinlemiyorlar. Emekçi sınıflar, devrimi dünya ölçüsünde sonuçlandırıncaya kadar beklemek, emekçi sınıfların kendi beklentileri içinde uyuşup kalmalarını demektir. Yani donmaya varıncaya dek beklemek demektir. Çok saçma…”
Özür dilerim, arkasından şu cümleler gelmektedir:
“Çok saçma. Devrim, zorluğu herkesçe bilinene bir şeydir. Ki son zaferi elde etmek, yalnız dünya düzeyinde ve yalnız bütün ülkelerin işçilerinin ortak çabaları ile olasıdır.”(Lenin,cilt15,s.287,14 mayıs 1918)” (Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:78-79)

Troçkinin alıntılarında bir tuhaflık sezinlediniz mi? Lenin burada nihai açıdan diyor. Tek ülkede sosyalizm nihai açıdan dünya devrimine karşı mı bunu aşağıda göreceğiz(Troçkiye göre öyle olduğunu biliyoruz ama bakalım gerçek ne?) İkinci bir konuya gelirsek Troçki burada alıntının altını vermedikleri için alıntıyı verenleri ahlaksızlıkla gizli bir şekilde itham ediyor. Şimdi aşağıda yapacağımız Troçki'nin yaptığı Lenin alıntısı ile Troçki aynı yukarıda eleştirdiği Kişilerle aynı yerde kendisini buluyor. O da manayı çarptıracak şekilde metni tahrif ediyor.

“Lenin 1922 yılında şöyle demişti “Biz sosyalist ekonominin temelini tam anlamıyla atmış değiliz. Çürümek üzere olan kapitalizmin düşman güçleri bu temeli halen elimizden çekip alabilirler. Bu açık olarak bilinmeli ve itiraf edilmelidir. Çünkü hayalden ve özellikle yüksek yerlerde dolaşıp baş dönmesinden daha tehlikeli bir şey yoktur. Acı gerçeğin tanınmasında biraz haksızlığa da neden olsa korkacak hiçbir şey yoktur. Çünkü biz Marksizmin en doğal gerçeği olan, sosyalizmin zaferi için birkaç gelişmiş ülke işçilerinin birlikte çabalarının gerekli olduğunu gerçeğini devamlı ilan ve tekrar ettik.” Lenin, Toplu Eserler, cilt,xx/2,s.487,Rusça baskı) (Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:81)

Bu metni Troçki'den okusaydım Lenin’in sürekli devrimi desteklediğine inanacaktım bakalım bu alıntının bir üst satırında Lenin nelerden bahsediyor?

“Sovyet türü bir devlet yarattık ve bununla dünya tarihinde yeni bir çağı başlattık: burjuva egemenliği çağının yerini alacak olan proletaryanın siyasal egemenliği çağı. Bunu da hiç kimse elimizden alamaz; Sovyet türü devletin son rötuşları ancak birkaç ülkenin işçi sınıfının pratik deneyimlerinin yardımıyla yapılacak olsa da kazanımımız bakidir.”(Lenin,Komintern, ,bir gazetecinin notları yüksek bir dağa tırmanmak, umutsuzluğun zararları, ticaretin faydaları, menşeviklere karşı tutum vb. üzerine,agora kitaplığı,sayfa:241)

Dikkat edelim “son rötuşları” diyor Lenin. Aynı şeyi tekrarlamamak için aşağıda sosyalizmin zaferi diyor yani nihai açıdan sosyalizmin zaferi dediği kuşku götürmez. Troçki burada kendi değerlerine göre ahlaksızlık olan şeyin aynısını yapıyor. Troçki ısrarla Sovyet devletinin bu zamana kadar ayakta kalmasını bir türlü anlamıyor yiğitliğin elden gitmemesi için bunu 1 aylık Bavyera sosyalist cumhuriyetinin Alman devletini yıpratmasına bağlıyor.O bir aylık devrimin  bile Sovyetleri ayakta tutmaya yettiğine işaret ediyor. Çok alıntı yaptığım için okuyucuyu alıntılarla daha fazla boğmak istemiyorum bu yüzden bu kısmın sayfa numarasnı verip Lenin’in görüşüne geçeceğim “(Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:71)
Şayet Almanya'da devrim başarılı olmuş olsa idi acaba dünya devrimi başarılı olabilecek mi idi? Lenin bunun imkansız olduğunu söylüyor
“Alman devrimi gidişi pek çok kimselerin düşündüğünden daha erken olacağını ummamıza izin verse bile, dünya sosyalist devrimi belki de yakında olmayacaktır.” (Lenin,İşçi ve Köylü İttifakı, Mosova Parti Militanları Toplantısı. Küçük-Burjuva Demokrasisine Karşı Proletaryanın Tutumu Üzerine Rapor,Sayfa:79,Sol yayınları).Görüldüğü gibi Almanya’da devrim olmuş olsa bile dünya devrimi olamayacağından Troçki’ye göre yıkım kaçınılmaz olacaktı. Her ne kadar kendisini pasifist diye tanımlamasa da, Soveyetlerin o güne kadar ayakta durduğunu kendi teorisine göre ispatlamak için gülünç bir şekilde 1 aylık Bavyera sosyalist cumhuriyetine de bel bağlasa da teorisi ve o güne kadar Sovyetlerin ayakta durmasını açıklamaya yetmiyor ve bunalımlı teorisi ve histerik yenilgi korkusu yüzünden aynı konuşmasında kendi ile çelişkiye düşüyor. Lenin her ne kadar Almanya’da devrim olsa bile dünya devrimi büyük ihtimalle olamayacak dese bile histerik Troçki madem dünya devrimi olamayacak acaba biz erken mi dünyaya geldik? diye soruyor ve histerisini dünyaya erken gelmiş olamayız dünya devrimi olacak diye noktalıyor.(Lenin’in bütün yazılarına rağmen)

“Öyleyse bunca tahminleriniz niye? Bu zaman süresince Avrupa’da neler olacağını size soruyorum. Sadece teorik açıdan bakılırsa kaç seçenek söz konusudur. Ya Avrupa, şimdi olduğu gibi, savaş öncesi düzeyde seyredecektir, işçi sınıfı ile burjuvazi sağa sola dalgalanacaklar ve birbirlerini dengede tutacaklardır. Ama “denge” mutlak olmadığı için kararsız olarak nitelendiriyoruz. Bu durum yirmi, otuz, kırk yıl devam edemez. Bu(denge) ya bir tarafa ya da öbür tarafa doğru belirlenmelidir. Kapitalizmin yeniden güçlü bir denge edinebileceğine inanmıyor musunuz? Avrupa kapitalizminin yeni bir yükseliş dönemini yeniden kendi kendini üretmesine inanıyor musunuz? Eğer bunun olasılığına inanıyorsanız(ama ben kapitalizmin bu gibi şanslarının olduğuna inanmıyorum), eğer buna kısa bir süre içinde olsa teorik olarak olanak verilse, o zaman demektir ki, kapitalizm Avrupa ve dünya ölçüsünde kendi tarihsel misyonunu henüz yerine getirmemiştir; o zaman bugünkü kapitalizm emperyalist ve çürüyen kapitalizm değil, aksine kendisini geliştiren, ekonomiyi ve kültürü ilerleten bir kapitalizmdir. Bu da bizim daha çok erken dünyaya geldiğimiz anlamına gelir.”(Tek ülkede sosyalizm mi, dünya devrimi mi?,Stalin, Zinovyev, Troçki, Troçki’nin konuşması,sayfa:87-88)

Troçki açık açık pasifizm yapıp bu pasifizmini devrimcilikle örtmeye çalışmakta ve bunun için dünya devrimi zamanı geldi demektedir.Biz Lenin’den okuduğumuz kadarıyla ve sonrasında Troçkinin söylediklerine bakarak Troçki’ye “pes artık” demekten başka bir şey diyemiyoruz.
Gelelim Troçkinin tek ülkede sosyalizm düşüncesi dünya ölçeğinde bir devrimi dıştalar mantığına bunun yanlış olduğunu en iyi Stalin’in şu yazısına bakarak anlıyoruz.

Ama Parti, tek ülkede sosyalizmin zaferi probleminin bununla bitmediğini biliyordu. Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin kuruluşu, insanlık tarihindeki, en büyük dönüm noktası, SSCB işçi sınıfı ve köylülerinin dünya çapında tarihi öneme sahip bir zaferi olacaktı. Ama bu yine de SSCB'nin bir iç işiydi ve sosyalizmin zaferi probleminin sadece bir kısmını oluşturuyordu. Problemin öbür kısmını, sorunun uluslar arası yanı oluşturuyordu. Tek ülkede sosyalizmin zaferi önermesini gerekçelendirirken, Stalin yoldaş tekrar tekrar, bu sorunun iki yönünün,iç yönünün ve uluslararası yönünün birbirinden ayırdedilmesi gerektiğine işaret etti. Sorunun iç yönü bakımından, yani ülke içindeki sınıfların karşılıklı ilişkileri bakımından, Sovyetler Birliği'nin işçi sınıfı ve köylülüğü, kendi burjuvazisini iktisadi bakımdan tamamen yenilgiye uğratılabilir ve tam sosyalist toplumu kurabilirdi. Ama sorunun bir de uluslararası yönü,yani dış ilişkiler alanı; Sovyetler Birliği ile kapitalist ülkeler arasındaki, Sovyet halkı ile, Sovyet sisteminden nefret eden ve Sovyetler Birliği'ne yeniden silahlı müdahalede bulunmak, SSCB'nde kapitalizmi restore etme çabalarına yeniden girişmek için fırsat kollayan uluslar arası burjuvazi arasındaki ilişkiler alanı vardı. Ve SSCB şimdilik tek sosyalizm ülkesi olduğu, ama diğer ülkeler hala kapitalist kaldığı için, Sovyetler Birliği'nin kapitalist kuşatması sürmekte ve bu da kapitalist müdahale tehlikesini ortaya çıkarmaktaydı. Bu kapitalist kuşatma varolduğu sürece, kapitalist müdahale tehlikesinin ortadan kalkmayacağı açıktı. Sovyet halkı tek başına, kendi gücüyle bu dış tehlikeyi, SSCB'ne kapitalist müdahale tehlikesini ortadan kaldırabilir miydi? Hayır, kaldıramazdı, çünkü kapitalist müdahale tehlikesini ortadan kaldırmak için, kapitalist kuşatmayı ortadan kaldırmak gerekirdi, ve kapitalist kuşatmayı ortadan kaldırmak ise ancak en azından bir ülkede muzaffer proleter devrimin bir sonucu olarak mümkündü. Bundan çıkan sonuç şuydu: Kapitalist iktisat sisteminin ortadan kaldırılması ve sosyalist iktisat sisteminin kurulmasında ifadesini bulan SSCB'nde sosyalizmin zaferi, buna rağmen, yabancı silahlı müdahale tehlikesi, kapitalizmi restore etme teşebbüsleri tehlikesi ortadan kaldırmak ise ancak en azından birkaç ülkede muzaffer proleter devrimin bir sonucu olarak mümkündü. Bundan çıkan sonuç şuydu: Kapitalist iktisat sisteminin ortadan kaldırılması ve sosyalist iktisat sisteminin kurulmasında ifadesini bulan SSCB'nde sosyalizmin zaferi, buna rağmen, yabancı silahlı müdahale tehlikesi, kapitalizmi restore etme teşebbüsleri tehlikesi ortadan kalkmadıkça, sosyalizm ülkesi bu tehlikeye karşı bir garantiye hala sahip olmadıkça, nihai zafer olarak görülemezdi.”(Stalin,Eserler cilt:15,sayfa310-311,İnter yayınları)

Görüldüğü gibi Troçki tahrifat yapıyor tek ülkede sosyalizm düşüncesinin sosyalizmin nihai zaferini dıştaladığını iddia ediyor ve yalan söylüyor.Yani Troçki’nin Lenin’den alıntıladığı nihai zaferin dünyanın bütün ülkeleri ile birlikte olacağı tezi tek ülkede sosyalizmin tezidir. Lenin bunu “Avrupa birleşik devletleri sloganı üzerine” açıklamıştır ve “Devrimin iki çizgisi üzerine” isimli makalesinde de Troçki’nin sürekli devrimi ile alay etmiştir. Lenin’in tek ülkede sosyalizm ile ilgili yazıları daha artırılabilir ama bu kadarı şimdilik benim gözümde yeterlidir.

Sonuç olarak Troçki hayatı boyunca döndü,döndü,döndü ve son döndüğü taraf olan burjuvaziye büyülenmiş gözlerle bakıp onun önünde büyük bir saygıyla eğilip yeni efendisine içten bir şekilde hizmetinizdeyim dedikten sonra nihai olarak bu dönüşünü sonlandırdı ve adını tarihe altın harflerle proletaryaya ihanet çetesinin en başarılı teorisyenlerinden biri olarak yazdırdı.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Lenin'in Buharin Üzerine Yazdığı Önemli Bir Mektubu


                                                                 58
                                                 INESSA ARMAND’A
Sevgili dost,
“anayurdun savunması” konusunda,görüşlerimizde bir ayrılık var mı,yok mu bilmiyorum.Marx’ın Anısına adanan makaleler topluluğundaki yazımla* bugünkü sözlerim arasında çelişme buluyorsun ama,ikisinden de belirli bir bölüm aktarmadan yapıyorsun bunu.Buna cevap veremeyeceğim.Marx’ın anısına adanan makaleler topluluğunu daha almadım.Onda yazdıklarımı haliyle kelimesi kelimesine hatırlayamam.Yeri geldikçe gerekli bölümleri buraya almaksızın sizin savınıza karşılık veremem.Ama genellikle bana öyle geldi ki,siz savınızı biraz tek taraflı ve formalistçe öne sürüyorsunuz:Komünist Manifestosu’ndan bir yer aktarıyorsunuz(çalışan insanın yurdu yoktur)ve onu neredeyse kayıtsız şartsız,milli savaşların tanınmamasını bile içine alacak şekilde uygulamak istiyorsunuz.Marksizmin bütün ruhu,bütün sistemi,her önermenin a)yalnız tarihi bakımdan,b)ancak diğerleri ile ilgili olarak,c)tarihin somut denemeleri yönünden incelenmesini ister.Anayurt,tarihi bir kavramdır.Anayurt,bir çağda,ya da daha doğrusu milletin onu ezenleri devirmek için mücadele ettiği anda bir şeydir,milli hareketlerin çok gerilerde kaldığı anda başka bir şey “Üç tip ülke”için(kendi kaderini tayin üzerindeki tezimizin 6.paragrafı**)anayurt üzerine tek bir önerme olmayacağı gibi,onun savunması konusunda da her türlü şartlar altında da aynı şeyler uygulanamaz.Komünist Manifestosu’nda çalışan insanın yurdu yoktur deniyor.Doğru.Ama orada yalnız bu söylenmiyor.Orada,milli devletler kurulduğu zaman,proletaryanın oynayacağı rolün bir özellik kazanacağı da söyleniyor.İlk önermeyi(çalışan insanın yurdu yoktur)alıp bunun ikincisiyle(işçiler,burjuvazi ile aynı anlamda olmamakla birlikte milli bir sınıf teşkil eder)ilişkisini unutmak pek yanlış olacaktır.Öyleyse bu ilişki nerededir?Bence bu ilişki şu gerçektedir ki,demokratik bir harekette(böyle bir anda,böyle somut şartlar içinde)proletarya bunu desteklemeyi reddedemez(ve bunun sonucu milli bir savaşta anayurdun savunmasını destekler).Marx ve Engels Komünist Manifestosu’nda çalışan insanın yurdu yoktur diyorlar.Fakat aynı Marx çok defalar milli bir savaş için çağrıda bulundu:Marx 1848’de Engels 1859’da(po ve ren kitabının sonunda Almanların milli duygularının kıvılcımlandığı anda onları milli bir savaş vermeğe çağırdı).Engels 1891’de Fransızlar(boulanger)+Aleksandr III’ün Almnlara karşı giriştikleri tehditler ve savaş hazırlıkları karşısında “anayurdun savunması” gereğini hiç itirazsız kabul etti.Marx ile Engels,bugün başka,yarın başka şey söyleyecek,kafası karmakarışık kişiler miydi?Hayır.Bence milli bir savaşta “anayurdun savunması”Marksizmin gereklerine tamamen uygundur.1891’de Alman sosyal demokratlarının,Boulanger+Aleksandr III’e karşı anayurtlarını savunmaları gerekirdi.Bu,özelliği olan bir milli savaştı.Bunu söylerken,tesadüfen Yuri’ye karşı yazdığım makalede***söylediklerimi tekrar ediyorum.Her nedense sen bunun sözünü etmiyorsun.Bana öyle geliyor ki,burada ortaya atılan sorun üzerine de ve benim Marksizm anlayışımı bütünüyle(ya da neredeyse bütünüyle)aydınlatacak bir çok önermeler var o makalemde...
Radek’e gelince... “yani Radek ile kavgama”(???!!!).Geçen bahar Grigori**** ile bir tartışmamız oldu;o sıradaki politik durumu hiç anlamıyor ve bana Zimmervald Solu’ndan ayrıldığım için çatıyordu.Pek budalaca bir şey.Zimmervald Solu ile bağlantı da şarta bağlı değildir.İkincisi,Radek ile genel bir “kopma” olmadı yalnız belli bir alanda oldu.Üçüncüsü,Radek ile olan bağlantıyı,gerekli teorik ve pratik mücadele elimizi kolumuzu bağlayan bir şey gibi düşünmek budalalığın dik alasıdır.Ben değil. “Zimmervald Solu” ile bağları koparmak için adım atmak,bu bağları zayıflatacak tek bir şey yapmadım.Böyle birşeyi ne şimdiye kadar bana kimse söyledi,ne de söyleyebilir.Ne borchardt ile,ne İsveçlilerle,ne de Knief,ya da başkalarıyla bağlarımı gevşetmedim.Radek çok çirkin şekilde bizi Vorbote’nin yazı kurulundan attı.Radek politikada tıpkı Tuşka işportacıları gibi  davranıyor :arsız ,küstah ,budalaca.Grigori daha ben Zürih’deyken,1916 baharında,Radek ile “ekip çalışması” yapılmadığını yazmıştı.Radek uzaklaşmıştı;bu bir gerçek.Vorbote yüzünden hem benden hem Grigori’den uzaklaştı.Bir kişinin küstahlığı ve işportacı davranış biçimi yüzünden Zimmerman Solu,solluktan çıkmaz,ve onu bu işlere karışmakta mana yok;bu hem akılsızca olur, hem yanlış.Gazeta Rabotnitsa’nın 1916 şubat sayısı bu tuşkavari kokuşmuş adi bir “oyun” için iyi bir örnek(Radek de bu örneği izliyor.)Politikada bu gibi şeyleri hoş görene ben eşek ve serseri derim.Ben bunları asla affetmeyeceğim.Böyle şeyler için insanın yüzüne ya bir yumruk atılır,ya da ondan uzaklaşıp gidilir.Ben tabi ikinciyi yaptım.Pişman da değilim.Alman solları ile bağlarımızdan tek tel koparmış değiliz.Uygulamada Radek ile birlikte yürümemiz sorunu ortaya çıkınca(4-5 kasım 1916 Zürih Kongresinde) onunla birlikte gittik.Grigori’nin benim Zimmervald Solları ile bağlarımı koparttığım üzerine olan aptalca sözleri,her zamanki gibi besbelli bir budalalık.Zürih kongersinde Radek ile kopma “alanı” bu sebeple a)bir rus ve polonya meselesidir.Dış ülkelerdeki örgütlenme komitesinin kararı bunu doğruluyor.b)Radek ve ortakları konusunda, Radek bugün bile bana(ve Grigori’ye)”onların”(O+Buharin+Yuri ve ortakları) “şeyleri” şu ve bu şeklide “gördükleri” teması üzerinde en küstahça mektupları yazabiliyorlar(istersen bu mektupları sana gönderebilirim)!!Ancak,bizimle yuri ve ortakları arasındaki  farklardaki çatlakları genişletmek yoluyla bir entrika icat etmek isteyen bir eşek ve serseri bu şekilde yazabilir.Eğer Radek ne yaptığını bilmiyorsa eşektir.Yok,biliyorsa serseridir.Partimizin politik görevleri açıktır:yazı kurulunda N.I+Yuri+E.B.***** ile eşitlik tanıyarak elimizi kolumuzu bağlayamazdık(Grigori bunu anlamadı ve beni direkt ültimatoma zorladı:eğer hep birlikte ilgimizi kesmezsek,Komünist’ten istifa edeceğimi ilan ettim.Yazı kurulunun ½ sini teşkil eden sacayağının ayrı bir programı olmadığı Komünist iyi bir şeydi).Buharin+Yuri+H.B’den teşkil olunmuş bir gruba eşitlik tanımak budalalık olurdu ve herşeyi mahvederdi.Ne domuz yavrusu Yuri’de ne de E.B’de bir damla beyin vardı ve bunlar Buharin ile grup kurma düzeyine indirilmeye izin verirlerse biz bunlardan yani Komünist’ten ayrılacaktık.Ve bu yapıldı.Kendi kaderini tayin üzerindeki polemikler sadece bir başlangıçtı.Hepsi de,tıpkı demokrasiye karşı takınılacak tutumu ilgilendiren bütün sorunlarda olduğu gibi tam bir karışıklık içindeler.Domuz yavrularıyla ahmaklara eşitlik tanımak ha,asla!Güzel güzel ve arkadaşça öğrenme yolunu seçmediler,öyleyse suç kendilerinde(kendilerini sıkıştırdım,Bern’de bu konuda konuşmalar açtım,burun kıvırdılar!Stockholm’e onar sayfa uzunluğunda mektuplar yazdım gene burun kıvırdılar!Pekala,madem ki öyle,cehenneme kadar yolları var.Güzellikle bir sonuca ulaşmak için herşeyi yaptım.Madem ki istemiyorsun,suratına yumruğu indiririm ve budalalığını bütün aleme ilan ederim.onlara ancak böyle,evet ancak böyle muamele edilir)pekiyi,buradaRadek nerede işe karışıyor,diye sorabilirsin.O,bu grubun “ağır topu” olduğu için,bir yanda çalılar arasında saklıydı.yuri ve ortakları hesaplarında gayet marifetli idiler(E.B usta bir entrikacı idi ve Yuri’yi bize karşı yönetmiyor,bize karşı bir grup kuruyordu).Hesapları şuydu:savaşı biz çıkartacağız,ama bizim hesabımıza Radek dövüşecek!Radek bizim için dövüşürken,Lenin’in eli kolu bağlı olacak.Ama öyle olmadı benim küçük domuzlarım!ben politikada ellerimi bağlatmam.Dövüşmek istiyorsanız ortaya çıkın.Fakat Radek’in rolü –domuz yavrularını gizlice kışkırtıp kendisini “zimmervald solu’nun ardına gizlemek-serseriliğin dikalâsı.tuşka bataklığının en pis...bile insanını ardından madrabazlığı,uşaklığı ve fesatlığı bundan daha kirli biçimde yapamazdı.Komünist’te bu noktayı zaten açıkça belirttim.Emperyalizmin demokrasi ile olan ilişkisi ve asgari program sorunu gitgide büyüyen bir ölçüde ortaya çıkıyor(uluslar arası sosyalist komisyon bülteni’nin3.sayısındaki Hollanda programına bakınız;Amerika S.I.P asgari programı bütünüyle bir yana itti.Entwaffnungsfrage******).Bu konuda Radek’in kafasında tam bir karışıklık var(bu onun tezlerinden açıkça belli oluyor,bu aynı zamanda benim tezlerimde ortaya atılan dolaylı,dolaysız vergi sorununda da gösterilmiştir.)Bu en önemli ve temel sorunun açıklanmasında ellerimin bağlanmasına hiçbir zaman izin vermeyeceğim.Bu sorunun aydınlatılması gerekir.bu konuda daha epeyce “yuvarlamalar” olacaktır(tökezleyecekleri kesindir).Zimmervald solu ile “ilişkiyi”, “emperyalist ekonomizme” karşı(Hollanda-Amerika-Rosuy v.b yerlerdeki şu uluslar arası hastalığa karşı) teorik mücadelede ellerimizin bağlanmasına göz yummamız şeklinde anlayanlar hiçbir şey anlamamış demektir.”Zimmervald solu” kelimelerini ezberlemeyi ve Radek’in kafasındaki teorik karışıklık önünde boyun eğmeyi ben kabul etmiyorum.Sonuçlar:Zimmervald’dan sonra manevra yapmak daha güçleşti.İnsanın ellerinin bağlanmasına göz yummadan,Radek E.B ve ortaklarının gerekli şeyleri çıkarıp alması gerekiyordu.Ben bunda başarılı olduğum düşüncesindeyim.Buharin’in Amerika’ya gitmesinden ve hele Yuri’nin makalesini bize göndermesi ve benim cevabımı kabul etmesinden(buna kabul etmek değil kabullenmek zorunda kalmak demek daha doğru olur)sonra “grup” olarak onların işi bitmişti.Ama Grigori ona eşitlik tanıyarak bu grubu sürdürmek istedi:biz ona eşitlik verecekmişiz!!)Radek ile yolumuz Rus-Polonya arenasında ayrıldı ve onu bizim Sbornik’e davet etmedik.Böyle olması da lazımdı zaten.Ve şimdi işleri karıştıracak hiçbir şey yapamaz.Zürih kongresinde(5 kasım 1916)şimdi Grimm’e karşı olduğu gibi benimle birlikte yürümek zorunda kaldı.Bunun anlamı ne?Bunun anlamı şu ki,ben sorunları bölmeyi******* başardım.Kautskiciler(Grimmy compris********)üzerindeki uluslar arası baskı bir dirhem bile azalmadığı gibi.ben Radek’in budalalığı ile aynı sepete konulmadım!Stratejik olarak şimdi ben,dava kazanıldı diyorum.Ola ki Yuri+ortakları+Radek+ortakları beni kötüye kullanacaklardır.Alles-y,mesamis*********Şimdi herkes sizden nefret edecek, bizden değil.Ama artık davaya zarar veremeyeceksiniz bizim için yollara açıldı.Kendimizi Yuri ve Radek’İn(her anlamda)pis çamurlarından kurtardık;bunu Zimmervald Solu’nu bir dirhem bile zayıflatmadan yaptığımız gibi,demokrasiye karşı tutum sorunundaki ahmaklığa karşı girişilecek mücadelede bütün imkanlarla sahip olacak şekilde yerine getirdik.Voila**********Bu uzun mektup ve şiddetli kelimelerin bolluğu için özür dilerim;açık konuşurken başka türlü yazamam.Hem ne de olsa bunlar aramızda.Belki de bu gereksiz kötü sözler geçip gidecek.

Selamlarımla.

                                                                                                           Senin
                                                                                                           Lenin

Genellikle,hem Radek,hem de pannekoek,Kautskiciliğe karşı mücadele sorununa yanlış bir yoldan yaklaşıyorlar Buna dikkat!(30 kasım 1916’da yazılmıştır)(Lenin,mektuplar,evrensel basım yayın,sayfa:161-167)

*Markism ve Revizyonizm
**sosyalisit devrim ve ulusların kaderlerini tayin etme hakkı
***marksizmin bir karikatürü ve emperyalist ekonomizm
****G.Y.Zinavief
*****N.I.Buharin+ G.L.pyatakof + Eugene Bosh
****** silahsızlanma sorunu
******* bu çok zor oldu
******** Y.compris-dahil
********* kolay gele dostlarım
********** işte böyle
(yanlış anlaşılmayı gidecek not:Lenin anavatan savunmasını yalnız proletaryanın çıkarı olduğu zaman savunmuştur.proletaryanın çıkarı olmayıp anavatan savunması altında propaganda yapanlara sosyal şovenist demiştir yazıda açık olmadığı için açıklanmasını zorunlu buldum)