22 Temmuz 2013 Pazartesi

Stalin'i Savunmak Sosyalizmi Savunmaktır!

Stalin'i eleştirme adına yapılan entellektüel lafazanlıklar başta sırf Stalin'in kişiliğine yapılmış saldırılar gibi görünsede aslında onun şahsını eleştirmekten çok daha derin bir eleştirinin kaynağını oluşturmaktadır. Bu kişi/gruplar sosyalizme saldırılarını açıktan yapamadıkları için sosyalizme saldırmak için "Stalin paravanı" kullanarak yapmaktadırlar. Bilindiği gibi emperyalizmin Stalin'e düşmanlığı başka hiçbir düşmanına benzemez çünkü Stalin'den başka hiç kimse emperyalizmin tahtını bu kadar sarsmayı başaramamıştır. Bu yüzden hakkında en çok dezenformasyon olan lider kuşkusuz Stalin'dir. Emperyalizmin içerideki ajanlarını kullanarak açıktan Stalin'e saldırması Kruşçev döneminde ayyuka çıkmış ve bu tarihten itibaren sosyalizme saldırmak isteyen iç ajanlar Stalin üzerinden sosyalizme saldırmayı benimsemişlerdir.

Bu deneyimsiz eleştirmenler eleştirilerini "Stalin kültü" üzerinden yapmış bütün sorunların kaynağı olarak Stalin işaret edilmiş ve böylece tarihi yapan bireylerdir gibi idealist tarih yazımının pençesine düşmüşlerdir. Bu gibi eleştiriler geçerliliğini hala korumakla birlikte artık uyanan bazı burjuva entellektüelleri bu eleştirilerin zayıf olduklarını görmelerinden ötürü "Sovyetlerdeki bozukluğu Stalin'in bireysel özellikleriyle açıklamak manasızdır bu dönemde böyle bir düşüncenin(Stalinizm) çıkmasına neden olan tarihsel koşulları incelememiz lazım" demektedirler. Tabi ki bu eleştri her zaman olduğu gibi liberal bir eleştiri olmaktan öteye geçememektedir.

İlk bölümde Stalin'i bireysel olarak eleştiren kişilerin Stalin'i eleştirdikleri noktalara değineceğim sonra bu eleştirilerin tarihte ilk önce kime yapıldığına geleceğim daha sonra da ikinci böümde "Stalinzmin" ortaya çıkmasına sebep olan tarihsel koşulların incelenmesi lazım diyen kişilere eleştirilerimi getireceğim.

Bölüm 1: Stalin'i idealist eleştiriye tabi tutanlara cevap

Stalin'in en çok suçlandığı bireysel özellikleri olarak şunlardır: a) Tek adam b) kindar/kışkanç c)tepeden inmeci jakoben d) paronoyak e) devrimci katili.

Bu gibi eleştirlerden c şıkkı dışındakilerin hiç biri doğru değildir tepeden inmeci jakoben olmak Marksizmin temel özelliğidir bu Marksizm ile anarşizmi ayıran özelliklerin başında gelmektedir. O yüzden bir marksistte jakoben tepeden inmeci denirse bir Marksist bundan onur duyar. Diğer şıklar ise bir iftiradan ibarettir. Bu eleştirileri ilk olarak Bakunin Marks'a yapmıştır ve anarşizm "bir dünya görüşü olarak anarşizm, tersine çevrilmiş burjuva düşüncesi"(Lenin, Parti örgütü ve Parti Edebiyatı) olduğu için yukarıdaki  eleştiriler burjuva düşüncelerinin bir yansımasıdır. Bu tarz eleştirileri Stalin'e getirenler modern zamanın Bakunin'i ve proletaryanın kurtuluşunun düşmanı olmaktadırlar. Bakunin'in eleştirlerine göz atalım biraz da:

a)Tek Adam eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak:Marx

"Buna göre Marx'ın da hataları vardır. Bunlar aşağıdadır:
1) Önce o da tüm meslek bilginlerinin yanılgılarına sahiptir, o bir doktrincidir. Teorilerine mutlak olarak inanıyor ve bu teorilerin tepelerinden aşağıya bakarak tüm dünyayı küçük görüyor... kendi partisine körü körüne bağlı arkadaşlardan oluşan bir çekirdeğe sahip... kısacası onu Tansırsallaştırıyorlar ve ona tapıyorlar... O da böylelikle çok ciddi olarak kendisini sosyalizmin ya da komünizmin Papa'sı sanıyor." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:249,Belge Yayınları)



Burada Bakunin tıpkı modern zamanın Stalin eleştirmenleri gibi Marx'a tek adam demektedir. Eleştirilerin odağının aslında ne olduğu yavaş yavaş çıkmaya başlıyor:

b) Kindar ve muhalefet düşmanı eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak: Marx

"2) Onun bu mutlak ve mutlakçı teorilerindeki kendini ilah saymadan dolayı doğal sonuç olarak kini de ortaya çıkıyor. Marx kini yanlız burjuvaziye karşı beslemiyor, aynı zamanda ona itiraz eden ve teorilerinden farklı çizgileri izlemeyi göze alan herkese karşı, devrimci sosyalistlere bile kin duyuyor." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:250,Belge Yayınları)

Stalin'i bireysel olarak eleştirenler, aslında Marx'a ve onun şahsından bağımsız olarak bilimsel sosyalizme zarar vermek için geçmişte dillendirilmiş eleştirileri biraz değiştirip tekrar piyasaya sürmekte ve böylece burjuvazinin muzaffer olması için "aydın bilinçlerini!" ortaya koymaktadırlar.

c) Paranoyak eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak: Marx

"Orada herkes kendini kollar ve harcanmaktan, yok edilmekten korkar. Marx'ın tüm çevresi bu çerçeveyi oluşturan kendini beğenmişlikler arasında bir sözleşmedir. Marx burada şereflerin baş dağıtıcısıdır, fakat aynı zamanda, kuşkulandığı kişilerin veya ona beklediği ölçüde saygı göstermemek aksiliğine düşmüş kişilerin, sürekli hain ve sinsi, asla açık seçik olmayan kovuşturmacısıdır." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:253,Belge Yayınları)

Görüldüğü gibi Bakunin Marx'ın kuşkulandığı kişilere karşı paranoya derecesinde güvensizlik duyduğu iftirasında bulunmuştur. Sanki bu şarkı Stalin içinde çalınmamış mıydı? Bu bir tesadüf mü?

d) Devrimci katili eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak: Marx

"Marx bana dedi ki: "biliyor musun, ben şimdi öyle disiplinli bir gizli komünist derneğinin başındayım ki, eğer bunun bir üyesine, git Bakunin'i öldür desem, o seni öldürecektir." Ben de eğer gizli derneğinin onun hoşuna gitmeyen insanları öldürmekten başka yapacak işi yoksa, ancak hizmetçilerin ve martavalcıların derneği olabileceği şeklinde bir yanıt verdim." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:262,Belge Yayınları)

"Hoşuna gitmeyen adamları öldüren devrimci katili Stalin" bu laf çoğu insana çok normal gelebilmektedir hala ama kendisine sosyalist diyen birinin oturup bir daha düşünmesi lazım. Bölüm:1'de işlemek istediğimiz konu özetle böyleydi. Stalin'in kişisel özellikleri temel alınarak oluşturulmuş tarih yazımı adi bir idealist iftira kampanyasıdır. Geçmişte bu tarz iftiralara Marx'ta uğramıştı. Bu kısım en kolay çürütülebilecek karşı devrim argümanlarıydı. Bölüm: 2'de ise başta iyi niyetlerle yapılmaya çalışılmış bir eleştiri gibi görünsede ilk eleştiriden daha tehlikelidir bu eleştiri "Stalinizmin ortaya çıkış nedenlerini incelemek ve bireysel özelliklerinden öte eleştiriler getirmek" tanımlanmaktadır.

Bölüm:2 Stalin'e bireysel değil tarihsel eleştiri getirenlere cevap



"Avamın Stalin'e olan sevdasını totalitarizm ile açıklanıyor ve Stalin kültünün gücü buna bağlanıyor. Fakat buradaki çelişki de; tarihin itici gücü olduğuna inandığımız avamın -yani hayal kuran öznenin- öznelliğini pasifize etmek ve bir liderin peşinden "devletin ideolojik aygıtları" çerçevesinde koşabilen ve kendini unutan bir yığın olarak bahsetmek. Oysa tarihsel yaklaşım alttakini ne idealize eden ne de yerin dibine geçiren yaklaşıma tamah edilmeli."(Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:19)

Bu eleştiri Stalin'i karalamanın ayrı bir yöntemidir. Sanki Stalin karşı devrimci olmayanların cezalandırılmasını istiyordu. Öldürülen adamların karşı devrimci olmadıkları sadece bu olayların o zamanların "sovyet patalojisi" olduğunu ispatlama derdindeki yazı burjuvazinin muzaffer olmasına katkı sağlamaktadır. Yazıda masum insanların öldürülmesi olayına Stalin'in karşı çıkışlarına değinilmiyor ve sanki Stalin bu insanların ölümlerini onaylıyormuşçasına bir hava oluşturuluyor ve böylece yöntemsel olarak doğru olan yazı o yöntemin kullanılmamasıyla anti-komünist bir dezenformasyon parçacığına dönüşüyor.Yazarın yönteminden yazarı çürütme başlayalım:

"Karşı devrimci suçlar"dan tutuklananların oranı şöyle: 1936'da yüzde 12.6, 1937'de yüzde 12,8, 1938'de yüzde 18,6 1939'da yüzde 34.5 ve 1940'da yüzde 33.1...
Bu çerçevede, yerel ve bölgesel sovyet yetkililerinin bir baskı grubu ve dahası taşraya dair bilgiyi üreten aktörler olarak konumu çok önemli. İkincisi Sovyet liderliğinin "sosyalizmin başarılarını" ve "tek sosyalizmin geleceğini" hukuksal alanda bir anayasa ile meşrulaştırma gayreti oldukça mühim bir motivasyon. Son olarak kamplardaki mahkum sayılarına bakarsak, savaş ve yükselen faşizm riskinin gerçekten somut temelleri olduğu su götürmez bir gerçek. Bunların tümü de karmaşık bir zihin dünyasına işaret ediyor. Paranoyanın en kötü yanı da bazen gerçek temelleri olması." (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:24)

Yazarın hatası ortadadır sovyet yetkilileri tek bir tornadan çıkmamıştı içlerinde hainlerde vardı ve bu hainlerden bazıları yüksek görevdeydi. Bu kişiler ellerindeki yetkiyi kötüye kullanarak arada masum insanlarıda öldürmüşlerdir. Stalin bu kişilerden bazılarını cezalandırmıştır. Cezalandırdığında bile güncel burjuva hizmetkarlarından bazıları "Stalin kendini kurtarmak için bu adamları cezalandırdı." diyecek kadar küstah olabiliyorlar ve yalan söyleyebiliyorlar. Bakalım masumları öldürenler kimlermiş Stalin yandaşları mı düşmanları mı?

"1935-36' Stalin, devlet güvenlik polisinin "beceriksizliği"ni birkaç kez eleştirdi. Bunun üzerine NKDV'nin başı Yagoda(Eylül 1936'da) sonunda görevden alındı ve yerine -daha sonra kendisinin de muhalefet komplosunun bir üyesi olduğu anlaşılacak olan yardımcısı Nikolay Yerov getirildi. 1937 ve 1938’de Yerov’un yönetimindeki NKDV- Stalin’in eleştirisini dikkate almış gözükerek –son derece “aktif” bir rota izledi. O asıl komplocuları korurken çok sayıda tümüyle dürüst Komünisti sahte suçlamalarla tutukladı ve hapse attı.”(William Bill Bland, Josef Stalin Söylence ve gerçek,Sayfa:45)

Stalin eleştirmeni yazarın söyledikleriyle gerçekler birbirini tutmuyor Stalin masum insanların cezalandırılmasından rahatsızlığını sırf lafla değil pratiktede göstermiştir. Eğer Stalin paranoyak bir insan olsaydı bu durumdan rahatsız olmak şöyle dursun Yagoda’ya ve Yerov’a üstün hizmet madalyası verirdi. Ayrıca Kruşçev’in bu katliamlarda Yerov’dan sonra en sorumlu kişi olması tarihsel bir gerçektir. Neden bu ekol sürekli Stalin’e uğraşıyor ve eksik ve yalan bilgilerle roman tadında bir tarih yazımı yapıyor? Mitlerle süslenmiş bu fantastik romanda neden Kruşçev’den bahsedilmiyor? Tarihsel analiz yapalım deniyor hatta sovyet bürokratlarının etkisi denmesine rağmen neden bir kere bile Kruşçev gibi iç ajanların yaptıkları katliamlardan bahsedilmiyor? Neden tarihsel bir analiz yapma amacında da olsa Stalin’in bu durumdaki tarihsel tutumu göz ardı ediliyor? Stalin’in bu tutumu göz ardı edilip nasıl belli dönemdeki Sovyet tarihi anlaşılabilir? Durum aslında açık tarihsel bir analiz yapılsa Stalin haklı çıkacaktı yazarın bile inkar edemediği gerçeğe gelirsek:

“Troçkizme karşı aşırı reaksiyon ve paranoya halini, bir Troçkist olarak Deutscher, Troçki’nin 1927 yılındaki Clemenceau  Doktrini’ne bağlayarak, muhaliflerin savaş halinde iktidara gelme projesinden bahsediyor. Deutsher’in işaret ettiği başka bir enteresan bilgi, tasfiye edilen ünlü sovyet general Tuhaçevski’nin gerçekten de iktidara yönelik bir oluşum yarattığı, ama dış desteği olmadığı yönünde.” (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:25)

Her ne kadar Yazar Tuhaçevski’nin dış desteği yoktu desede ve “aşırı” Troçkist paranoya gibi bir cümle kursada biz aslında Tuhaçevski’nin ve Troçkinin dış destekli olduğunu biliyoruz. Tuhaçevski’nin eski zamanlardan beri Almanya ile ilişkisi olduğu bugün artık inkar edilemez bir gerçek halini almıştır keza Troçki’nin Almanlarla ve Japonlarla işbirliğine dair önemli şüpheler bulunmaktadır. Dış destek hikayesi çok önemli olmasa bile bu muhalefet grubunun Sovyetleri yıkma girişimlerini ve kapitalizmi restore etme çabaları kuşku götürmez bir gerçektir.

Ayrıca Stalin’in ideolojik sempatizanlıktan dolayı Troçkistleri cezalandırması bir soğuk savaş kurgusudur. Stalin ideolojik olarak kendini Troçkizme yakın olarak hisseden kişileri parti çalışması ile bilgilendirme yolu seçerken sabotaj gibi eylem düzenleyenleri de yani karşı devrimcilik yapanları ise o günün koşullarındaki cezai işlemleri uygulayarak cezalandırmıştır. Stalin toplu eserler cilt:14 sayfa:161-177 arasında eskiden Troçkizme kayan kişilere şu anki Troçkistlere davranıldığı gibi davranışmamasını öğütlüyor ve partideki anlayış yoksunluğu yüzünden Troçkizme kayan kişilere veya kaymaya meğilli olan kişilere anlayışlı davranılması gerektiği ve onların kazanılması gerektiğinden bahsediyor bunun yanında sabotatör Troçkistlerin ise gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini özellikle vurguluyor.

Görüldüğü gibi Stalin masum ile suçlu ayrımı yapıyor muhalefet çetesinin Sovyet bürokrasisine girmiş kişileri ise Sosyalizmi değersizleştirmek ve hizmetkarı oldukları burjuvaziye hizmet için sabotajlar ve masum insanların öldürülmesi olayını tezgahlamaktadırlar. Bu dönemi anlamak ve tarihselleştirmek için burjuva alışkanlıkların bağımlıları ve parti içindeki burjuva eğilimlerden oluşan “kutsal ittifakın” sosyalizmin çıkarlarına karşı giriştikleri mücadele ve buna karşı çıkan sosyalizme sadık unsurlar arasındaki savaşım üzerinden ancak o dönemindeki Sovyetler Birliği anlaşılabilir ve buna uygun bir tarih yazımı yapılabilir. Gerisi ne olursa olsun tarih biliminin izinden giden bir eser olmaktan öte tarih felsefesi alanın içinde bir çalışma olur ve bu tarz çalışmalar ne kadar güzel yazılmış olursa olsun arkaik niteliğini korumakta ve bilim dışı olmaktadır. O zaman yazara göre Sovyetlerdeki sorun ve buradaki patoloji neydi biraz da ona bakalım:

“Tek ülkede sosyalizm fikri, aslında tek ülkede olmasından çok tek ve biricik sosyalizm olma iddiası ile patolojikti... o yaz yağmayan yağmurla gelmeyen hasada, elindeki sürüyü kolektivizasyona yedirmemek için kesip yiyen kolhoznikiye, doğan güneş’e uçsuz bucaksız step bozkırına; kısaca “reel” hayata dair bir patolojiydi.” (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:26)

Okuyanın tüylerini diken diken bu garip(yalan) iddialar mı patolojik yoksa bu patolojik suçlamasını getirenler mi patolojik?  Bir kere Stalin asla “biricik” bir sosyalizm hayal etmiyordu o tek ülkeden bütün dünyaya yayılmasıyla nihai zaferin ancak öyle kazanılacağına dair bir algıya sahipti. Eserler cilt 15 sayfa:310-311’de buna değinmişti keza Leninizmin Sorunları isimli makalede de bu konuya değinmişti. Ama yazarın yaptığı gibi bir okuma Stalin’in 1936 ve 1939 yıllarında yaptıkları konuşmalara dayandırılarak yapılmaktadır. Keza Stalin o konuşmalarında bile biricik sosyalizm olma iddiası gütmemişti sadece ekonomik olarak sosyalizmi uygulayabilir miyiz? Diye bir tartışma içindeydi sosyalizmin nihai zaferinin bütün dünyada kazanılabileceğini biliyordu ve inanıyordu. Bu açıklamalardan sonra bu eleştiriler tarihsel gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir.

İkinci sözde patolojik olaya kanıt sürülen “o yaz gelmeyen yağmurla gelmeyen hasada” ifadesi tam bir komedidir. Yağmur yağmaması ne zaman insanların/devletlerin/grupların suçu olmuştur(küresel ısınma modern algısı bir kenara bırakılırsa) nasıl insanın ve kurumların elinde olmayan bir şey yüzünden belli bir dönemin devletinin patolojisi olabiliyor? Ama burada niyet başka sözde Sovyetlerde ciddi kıtlıktan dolayı ölenlerin olduğuna dair bir zamanlar ortaya atılan dezenformasyon furyasının bir ürününe sorgusuz sualsiz bir bağlılıktan bu gibi yazılar yazılabiliyor bakalım Sovyetlerdeki gerçek o zaman için neymiş:

Hearst’ün Sovyetler Birliğine karşı ilk basın kampanyalarından biri Ukrayna’da sözde açlıktan ölen milyonlarca insan hakkındaydı. Bu kampanya 18 Şubat 1935’te, Chicago American gazetesinin ‘Sovyetler Birliğinde 6 milyon insan açlıktan öldü’ manşetiyle başladı. Nazi Almanyası’nın sağladığı malzemeyle, basın baronu ve nazi sempatizanı William Hearst Bolşevikler tarafından yaratılan ve Ukrayna’da birkaç milyon kişinin ölümüne yol açan sözde soykırım hakkında hikâyeler üretmeye başladı. Gerçek ise oldukça farklıydı. Sovyetler Birliği’nde olan, 30’lu yılların başında, topraksız köylülerin zengin toprak sahibi kulaklara karşı ayaklandığı, kollektifleştirme ve kolhozların kurulması için savaştıkları benzeri görülmemiş bir sınıf savaşıydı.... Ukrayna’da milyonlarca insanın açlıktan öldüğünü, bunun da komünistler tarafından bile bile yaratıldığını anlatan Hearst basınının makaleleri, inandırıcı ve detaylı bilgiler içeriyor görünüyordu. Hearst basını, bu yalanları gerçek gibi göstermek için her türlü aracı kullandı, böylece kapitalist ülkelerin kamuoyunu etkilemeyi ve bir anda Sovyetler Birliği’ne yüz çevirmesini sağlamayı başardı. Sovyetler Birliği üzerine belli başlı efsanelerden birinin kökeni budur. Sözde kıtlık hakkında batı basınının ifşaatlarına karşı Sovyetler Birliğinin açıklamalarını ve Hearst basınının yalanlarının nasıl üretildiğini sergilemelerini kimse dinlemek istemedi ve bu durum 1934’ten 1987’ye kadar sürdü! 50 yıldan uzun süre, her yeni kuşak Sovyetler Birliği sosyalizmine olumsuz gözle bakmalarına neden olan bu iftiralarla beslendi.”( Mario Sousa, SOVYETLER BİRLİĞİ HAKKINDA YALANLAR ve GERÇEKLER)

Son olarak koyun kesen kulak ve küçük üretici üzerine birkaç söz söylemek lazım. Bilindiği gibi kırlarda sosyalizme geçme aşamalarından biri olarak görülen köylülerin kollektif çiftiklerde birleştirilip kolektif üretime dahil edilmesinde ciddi sıkıntılar oldu. Stalin “başarı sarhoşluğuna kapılmak” isimli makalesinde küçük köylülüğü zorla kolhozlara dahil etme girişiminin “Leninizmin ihlali” olarak nitelendirmiş ve derhal bu uygulamaya son verilmesini talep etmiştir. Bu arada ortaya çıkan meşruiyet sorunundan kulaklar faydalanmış ve koyun kesme tahıl yakma gibi işlemlerle Sovyetler zora sokulmaya çalışılmıştır. Ama bu bile açlıktan ölümlere yol açmamıştır. Bu olay bir sınıf savaşımıdır, bu savaşım daha sonra Stalin’in ve sosyalizmin lehine sonuçlanmış ve kulaklar tasfiye edilmiştir. Kırsal alanda olan bu devrimin görece uzun sürmesiyle bir takım zorluklar çıkması olağandır. Burada patoloji veya suçlu olmasından öte tarihin motorunun işlemesi söz konudur ne zamandır tarihin motoru işlediğinde bu patoloji olarak adlandırılmaya başladı?

“Bir devrim ne kadar kusursuzsa o kadar çok kitleyi içine çeker; ve gerçekleşmesi ne kadar uzarsa üretim aygıtında yol açtığı yıkım o kadar büyük olur ve kamu kaynaklarında o kadar korkunç gedikler açar. Buradan kanıta gerek kalmaksızın yanlızca şu sonuç çıkar: İçsavaş ekonomik yaşam için zararlıdır. Fakat kusuru Sovyet ekonomik sistemine yüklemek, kendisini dünyaya getiren annesinin doğum sancıları yüzünden bebeği suçlamaya benzer.”(Troçki, Terörizm ve Komünizm,Sayfa:65-66,Epos Yayınları)


Bu konuda Troçkiyle hemfikirim! Görüldüğü gibi ister Stalin’in idealist eleştirisi ister yapılmaya çalışan Stalin’in tarihsel eleştirisi nihai olarak burjuvaziye yaramaktadır. Çünkü bu eleştirilerin amacı farklı yollardan da gitse sosyalizme saldırı meydanın buluşmakta ve kitleleri Stalin’den ve gizli hedef olarakta sosyalizmden soğutmaktadır. Herkesin sosyalizmin değerlerini eleştirirken bundan kim faydalanacak? Yaptığım proletaryanın çıkarı için uygun mu? Diye düşünmesi lazım. Klişeler tekrar haklı çıktı: “Stalin’i savunmak sosyalizmi savunmaktır.”