10 Mayıs 2022 Salı

Regis Debray ve Leonid Brejnev’in Askeri Yaklaşımlarının Benzerliği Üzerine

 

Regis Debray ve Leonid Brejnev’in Askeri Yaklaşımlarının Benzerliği Üzerine

 

Yaşam bildiğimiz üzerine inişlerle ve çıkışlarla doludur. Hayatta her planladığımız, tasarladığımız ve teorize ettiğimiz düşünce modelleri bire bir edimsel hale gelmiyor. Ya da daha yalın bir biçimde söyler isek: “evdeki hesap çarşıya uymuyor”.  Bundan dolayı tarihin belli anlarında ideolojik olarak oldukça zıt olduğu bilinen kişiler, özneler, yapıların oldukça benzer yanlarını görmek herkes için ironik olabilir. Ancak bu durum yaşamın kendisinden başka bir şey değildir.

"Mao'nun Japonlara Karşı Gerilla Savaşının Stratejik Sorunları adlı incelemesi, Fidel'le Che'nin eline 1958 Yaz taarruzundan sonra geçmiş, sıkışık bir durumda uygulamak zorunda oldukları eylem tarzlarını kitapta aynen gördüklerinde çok şaşırmışlardır.” (Regis Debray, Devrimde Devrim Mi?)

 

Aslında Debray gerçekliğin bir ucundan yukarıdaki değerlendirmeden de anladığımız gibi yakalamıştı. İki farklı Marksist ekol ve okul arasındaki benzerlikleri meşhur kitabında kendi itiraf etmişti. Aslında  farkında olmadan Fidel, Amerika’yı yeniden keşfetmişti!  Debray meşhur kitabındaki üç satır değerlendirme ile bütün konjonktürel okullu Marksist düşünce tarzını parçalara ayırdığının bilincinde olup olmadığı tartışmalı olsa da fiili olarak tam da bu “şabloncu” kafa yapısını tarihten silmiş olması “Devrimde Devrim Mi?” kitabının en önemli özelliğini meydana getirmektedir. Bu Anti-Markist, nato mermer nato kafa düşünce ekolleri kendi ‘soyutlama’ yeteneklerini belirli mitler üzerinden inşa etmektedirler.

Sovyetik ekolden geldiğini iddia edenler Latin Amerika devrimci hareketini “kitle çalışmasını yadsıyan” “kitleden kopuk hareket eden”,  “belli bir programdan yoksun hareket eden”, “propagandif çalışma yerine salt silahlı eylem yapan”, “gözü dönmüş bireysel terörist topluluk” olarak görmekte bu deli saçması, ortaçağ bağnazlığından kalma Marksizm dışı görüşlerini komünist çizgi diye lanse etmektedirler.  Lakin bu ekol Latin Amerikalı gerillaların çıkardığı “Özgür Küba” gazetesi ve propaganda için kurdukları Radio Rebelde ile ilgili derin sessizliklerini korumaktadırlar. Bu anlamlı suskunluk karşısında sormak lazım bu kitle çalışması değil de nedir?

“Kitleleri ikna etmek için onlara hitap edilmeli, yani konuşmalar, açıklamalar ve duyurular yapılmalı, "kitle çalışması" denilen politik çalışma sürdürülmelidir. Bu noktada ilk savaşçı nüvesi, dağlık alanlarını kapsayan, köylere giren, toplantılar düzenleyen, farklı yerlerde konuşmalar yapan, küçük propaganda devriyelerine ayrıştırılacaktır. Bu çalışmalarda amaç, devrimin toplumsal hedeflerini izah etmek. köylülerin düşmanlarını şiddetli bir dille eleştirmek, tarım reformu ve hainlerin cezalandırılması gibi hususlarda vaatlerde bulunmaktır Eğer köylülerde kimi şüpheler varsa, kendilerine yönelik güvenleri, onlara devrime ve kendilerine hitap eden devrimcilere inanç aşılanarak kazandırılmalıdır. Açık ve gizli tüm hücreler köylerde örgütlenecek, sendikal mücadeleler desteklenecek veya bu yönde ilk adımlar atılacak, devrimin programı tekrar tekrar anlatılacaktır. Ancak bu safhanın sonunda kitlelerin aktif desteği kazanıldıktan sonra, sağlam bir artçı birliği, muntazam ikmal, geniş bir istihbarat şebekesi, hızlı bir posta ve gerilla toplama merkezi ile gerillalar düşmana karşı doğrudan harekete geçilebilecektir. Silahla propagandanın eylem hattı bu şekildedir.” (Regis Debray, Devrimde Devrim Mi?)

 

Yukarıdaki satırları Regis Debray değil de Sovyetik ekolden gelen bir partinin genel başkanı yaptı desek buna itiraz edecek “Sovyetik ekolün üyesi” az çıkar ama dünyaya ad hominem baktıkları için yazarın ismini gördüklerinde elbette “eleştirecek” bir şey bulacaklarına şüphemiz yoktur. Bu sözde Marksist “ayaklanmacı” ekol Marksizmin(Sovyetler Birliğinin) gerilla mücadelesine karşı olduğunu “düşünür” ve bunu bütün propaganda “teknikleri” ile yayar! Lakin bu ekol Çin’deki gerilla mücadelesinin oluşturulması noktasındaki motor gücü görmezden gelir. Bu gücün somutlaştığı tarihsel özneleri merak mı ettiniz hemen söyleyelim! Tabi ki Komünist Enternasyonal ve Sovyetler Birliği!

"Komünist Enternasyonal, Çin Kızıl Ordusu tarafından korunan arazi üzerinde Sovyet rejimi kurup sağlamlaştırmayı, burada toprak reformu uygulamayı, Sovyet bölgelerinin dışındaki bölgelerde köylü hareketini ve partizan savaşını geliştirmeyi, kentleri kuşatmayı salık verir."

(George Cogniot, Komünist Enternasyonal, Sayfa: 119)

 

Yavaş yavaş gözlerimizin üzerindeki tülü de çekmeye başladığımıza göre belli olguların okuyucu için daha net olduğunu düşünüyorum. Hazırsanız Debray’in metni ile Brejnev’in metinlerini karşılıklı okuyarak mevcut mitleri yok edelim.

 

Mitleri Parçalıyoruz!

 

Leonid Brejnev, Büyük Vatanseverlik Savaşında(Resmi Türkçe basımlarda Büyük Anayurt Savunması diye geçer) Malaya Zemilya çıkarmasına katılan ve orayı 255 gün Hitler kuşatmasına karşı savunan fedakar bir Sovyet askeri ve siyasi şube üyesi olarak görev yapmıştır. Kendisinin askeri başarılarından sonra SBKP Genel Sekreteri olması da oldukça önemlidir. Brejnev bu savaş sırasında siyasi şubeye mensup olmasına rağmen cephede en önde yer almış ve defalarca ölümden dönmüştür. “Zaman zaman uzağımıza, zaman zaman da yakınımıza düşen bombalar muazzam su kütlelerini kaldırıyor ve su, projektörlerle ve mermilerin rengarenk alevleriyle aydınlanarak gök kuşağının bütün, renkleriyle parlıyordu. Her an bir darbe bekliyorduk, ama yine de darbe beklenmedik bir biçimde geldi. Hatta ne olduğunu bir anda anlayamadım, ilerde bir gümbürtü koptu, bir alev sütunu yükseldi, gemi paramparça olmuş gibiydi. Gerçekten de öyle olmuştu Teknemiz mayına çarpmıştı, Kılavuzla yan yana duruyorduk, patlama bizi havaya fırlatmıştı... Neyse ki, suya, gemiden oldukça uzağa düştüm. Suyun yüzüne çıktığımda geminin yavaş yavaş battığını gördüm. Bazıları da benim gibi patlamayla suya fırlamışlardı, diğerleri ise kendileri suya atlıyorlardı. Küçüklüğümden beri iyi yüzerdim, ne de olsa Dnieper'de doğmuştum ve su üzerinde güvenle durabiliyordum. Kendime gelerek etrafıma baktım ve her iki motobotun yedek halatlarını bırakıp ağır ağır bize doğru yaklaştığını gördüm.” (Leonid Brejnev, Küçük Toprak- Anti Faşist Savaş Anıları) Daha Malaya Zemilya’ya adım atmadan ölümden dönen Brejnev, Sovyetik ekolden geldiğini iddia eden kişilerin aksine parti-ordu ayrımını fiiliyatta işletmemiş ve savaşta hayatını kaybeden 5 milyon komünist partisi üyesi gibi savaşta en önde yerini almıştır.

 

Metinleri Karşılaştırma

 

“Özetle, politik mücadele ve silahlı mücadele el ele ilerler, biri zayıfsa diğeri de zayıftır...Ekim ayında Che, o sırada 60 kişiye çıkan kolu ile Hambrito Vadisi'nde bir üs kurmaya kalkıştı. Burada daimi bir ordugah kurdu, fırın inşa etti, ayakkabı tamiri atölyesi ve bir hastane açtı. Eline geçirdiği bir teksir makinesiyle El Cuba e Libre (Örgür Küba) isimli derginin ilk sayısını bastı ve kendi ifadesine göre nehirden elektrik elde etmek için planlar yapmaya başladı…...Belirli koşullar altında politik güçle askeri güç ayrı değildir ve çekirdeğini gerilla ordusunun teşkil ettiği halk ordusundan oluşan organik bir bütün meydana getirir. Öncü parti gerilla gücü formunda var olabilir. Gerilla gücü embriyo halindeki partidir…Halkın ordusu, kendi kendisinin politik otoritesidir. Gerillalar. birbirinden ayrılması mümkün olmayan bu iki rolü de oynamaktadırlar, Komutanları, savaşçılar için birer politik eğitimci: politik eğitimcileri birer komutandırlar...Parti halk ordusunun değil, halk ordusu partinin çekirdeğini teşkil edecektir.” (Regis Debray, Devrimde Devrim Mi?)

 

Burada Büyük Anayurt Savaşı cephelerinde üç milyon yiğit Komünistin öldüğünü hatırlatmak yerinde olacaktır. Ve beş milyon Sovyet yurtseveri savaş yıllarında Parti saflarını takviye ettiler. Savaşa bir komünist olarak gitmek istiyorum! Bu destansı sözleri, savaşlar çetinleştikçe daha sık olmak üzere, hemen hemen her çarpışma öncesi duyuyordum. İnsan hangi avantajları elde edebilir, bir ölümcül çarpışma arifesinde Parti ona hangi hakları verebilirdi? Sadece tek bir ayrıcalık, sadece tek bir hak, sadece tek bir yükümlülük: ilk olarak hücuma kalkmak, ateşi karşılamaya ilk olarak atılmak...Aslında tüm Malaya Zemlya büyük bir yeraltı kalesine dönüşmüştü. Emin bir biçimde gizlenen 230 gözetleme noktası bu kalenin gözleri, 500 ateş sığınağı ise zırhlı yumrukları olmuştu. Onlarca kilometre irtibat hendeği, binlerce atış siperi, hendekler açıldı. İhtiyaçlar kayaların içinde galeriler oymayı, yeraltı cephane depoları, yeraltı hastaneleri ve yeraltı elektrik santrali yapmayı zorunlu kılıyordu. Bu koşullarda sadece hendeklerde yürümek zorunda kalıyordu. Bu kolay bir iş değildi, ama buradan bir an başını uzatsan sonun geldi demekti. Herkes uzun bir süre oturup kaldı, ve sonra faşistler geri çekilmeye başladığında bazı askerlerde bizim verdiğimiz adla, oturma hastalığı baş gösterdi…Okuyucuda savaş alanındaki binlerce insan sadece hücumlarla, bombardımanlarla, göğüs göğüse çarpışmalarla yaşıyorlardı gibi bir izlenim uyanabilir. Hayır, burada uzun bir zaman süresince insanın alıştığı her şeye yer veren bir hayat kökleşmişti. Gazete okunuyor ve basılıyordu, parti toplantıları yapılıyor, bayramlar kutlanıyor, konferanslar dinleniyordu. Bir satranç turnuvası bile düzenlendi. Ordu ve filo şarkı ve dans toplulukları konserler veriyor, savunma kahramanlarının portrelerinden oluşan büyük bir galeri kuran ressamlar, V. Porokov, V. Tsigal. P. Kirpiçev çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bir gün 255. Deniz Piyade Tugayı Siyasi Şube Başkanı I. Dorofeyev, tugayında onbeş kent, bölge ve köy sovyeti üyesi bulunduğunu gördü. Bir toplantı yapmaya karar verdiler. Hangi sorunları çözümleyebilirlerdi? Evet, aynı barış günlerindeki sorunları: Halkın ihtiyaçları kamu hizmetleri, İlk olarak hamam yapımı sorununu çözümleyebilirlerdi. Evet, aynı barış günlerindeki sorunları çözümleyebilirdi. Evet, Halkın ihtiyaçları, kamu hizmetleri sorunları. İlk olarak hamam yapımı sorunu çözümlendi. Ve hamamı yaptılar!"

(Leonid Brejnev, Küçük Toprak- Anti Faşist Savaş Anıları)

 

Kendi anılarını okuyan kitlenin merakını gidermeye çalışan Brejnev neredeyse 70 sayfa yazmasına rağmen “siyasal” bir çalışma bekleyen “Sovyetik” okuyucularının merakını şu sözlerle gidermeye çalışmıştır:

 

V

Herhalde, okuyucu benden parti siyasi çalışmaları hakkında birşeyler anlatmamı bekliyordur. oysa aslında çoktandır bu çalışmadan söz ediyorum. Çünkü Malaya Zemlya askerlerinin dirençliliği bu çalışmaların bir sonucuydu, Çünkü savaş alanında düzene sokulan yaşantı, askerlerin gücünün ve saglığının korunmasına gösterilen özen, zamanında gönderilen uçaklar, bir sessizlik anında yapılan neşeli şakalar ve hücumlarda gösterilen yiğitllk, insanların sonuna kadar insan kalması, bütün bunlar parti-siyasi çalışmalarının sonucuydu. Bu nedenle bu çalışma genel olarak anlatılanlardan zordur, ve herhalde, gerekli de değildir. Bizim siyasi Şube görevlilerinin çoğu, siyasi yönetmenler, konsomol sekreterleri, propagandacılar doğru tavrı bulmayı başarıyor, askerler üzerinde otoritelerini kullanıyorlardı. İnsanların, kendilerini direnmeye çağıran kişinin en güç anlarda onlarla aynı safta olacağını, yanlarında kalacağını, elinde silah onların önüne düşeceğini bilmeleri önemliydi. Demek ki, eylemde, yani çarpışmalarda verilen kişisel örnekle pekiştirilen inançlı parti sözü başlıca silahımızdı. İşte bu nedenle siyasi görevliler silahlı kuvvetlerin ruhu oluyordu.

Pek tabii ki, saldırı ya da savunma operasyonlarının hazırlığına katılıyor, onlar olmadan askeri eylem planları hazırlanamıyordu.. Kolonin, bana şöyle dedi:

Nereye gidiyorsun?

-Sen askeri Sovyet üyesisin, diye yanıtladım

bense siyasi şube başkanıyım, iki adım önde yürümem gerekiyor...Bizim makinalı ise susuyordu. Bir asker ölen makinalı tüfekçiyi kenara çekti. Değerli saniyeleri boşa geçirmeden makinalı tüfeğe atıldım.

O anda alan benim için üzerinde faşistlerin koşuştuğu dar bir toprak şeridi kadar küçülmüştü Ne kadar sürdü, hatırlamıyorum. Bütün benliğimi bir tek düşünce kaplamıştı. Durdurmak gerek!"

(Leonid Brejnev, Küçük Toprak- Anti Faşist Savaş Anıları)

 

Askeri ve siyasal komutan Brejnev tam da Debray’ın aşağıdaki sözlerin bütünleşmiş hali gibiydi:

Gerillalar. birbirinden ayrılması mümkün olmayan bu iki rolü de oynamaktadırlar, Komutanları, savaşçılar için birer politik eğitimci: politik eğitimcileri birer komutandırlar...Parti halk ordusunun değil, halk ordusu partinin çekirdeğini teşkil edecektir." (Regis Debray, Devrimde Devrim Mi?)

 

Görüldüğü gibi Sovyetler savaş anında creme de la creme tabakasını korumuyor(parti üyeleri ve yöneticileri), yurtdışına kaçırmıyor aksine cephenin en ön safına yolluyor ve ilk ben olmalıyım şiarından hareket ediyor.  Özetle Sovyetlerde, Büyük Vatanseverlik Savaşı sırasında ordunun en kahraman unsurları ileriki aşamalarda SBKP ve devlet yönetimi içinde önemli pozisyonlar elde etmiştir. Sovyetlerde halk ordusu(kızıl ordu) partinin çekirdeğini teşkil etmiştir.  SBKP’yi teşkil eden kadroların 1956’dan sonraki politik savrulmaları elbette ki bu yazının konusu değildir. Keza Brejnev’in  SBKP Genel Sekreteri olduktan sonraki  anti Marksist tutumları da bu yazımızın konusu dışındadır. Keza Debray’in zaman içindeki politik savrulması ve “François Mitterand”ın danışmanı olması da gündemimiz değildir. Olaylara ad hominem yaklaşacak kişiler bu tarz örneklerden konuyu bağlamından koparmayı elbette deneyeceklerdir.  Lakin okuyucu devrimci mücadele yürüten öznelerin farkında olmadan hayatın zorlamasıyla belli benzerliklere sahip olması gerektiğini aklında tutmalıdır. Tıpkı devrim kaçkını oluşumların farkında olmadan hayatın zorlaması ile aynı düzlemde sıralanması gibi. Türkiye ikinci açıklamaya uymaktadır. En reformistinden, en Troçkistine, en Stalinistine, en Narodniğine hepsi aynı düzlemde.  Malaya Zemilya’ya çıkıp göğüs göğüse faşizme diz çöktüren Brejnev’i değil de onun SBKP Genel Sekreterliği döneminde partilerden ve salon toplantılarından çıkmayan Brejnev’i ve benzerlerinin izinden giden “solu” ya da sahte solu bu topraklar kabul etmiyor ve etmeyecek. Brejnev kadar bile olamıyorsunuz!