26 Ocak 2013 Cumartesi

EZLN’nin Rüyalar Alemindeki Sosyalizmi


Latin Amerika, günümüzde dünyadaki en hareketli devrimci mücadelenin yürütüldüğü alanların başında gelir. Bu kıtadaki hareketler genellikle Maoist olma özelliğini taşımaktadır. Bu hareket içinden Meksika’daki EZLN hareketinin yeri bir başkadır. Bu hareket sosyalist blokun yıkılmasından sonra 1994’te son biçimini almış olmasının yanında Sovyet tipi devrimcilikten uzak olmasıyla günümüzün silahlı devrimci mücadelesinde önemli bir yerde durmaktadır. EZLN  neo-liberalizme karşı mücadelesiyle tanınan bir örgüttür. Finans kapitalin egemenleri tarafından pompalanan küreselleşmenin olumlu olacağı olgusuna karşı, belki de modern zamanın neo-emperyalizmi olan bu sürece karşı, EZLN’nin aldığı tutum birçok kesimin, küreselleşme ve bunun ekonomik ağayı olan neo-liberalizm’in gerçekte ne olduğu konusunda ciddi bir aydınlanmasını sağlamıştır. Burada dikkat edilmesi gereken unsur, EZLN Sovyet tipi devrim stratejisini bırakıp yerine, yeni bir strateji ile başka bir sosyalizm kurmanın mümkün olduğunu iddia etmekle proletaryanın ve müttefiklerinin çıkarlarını sağlayabilme potansiyeline sahip olabilir mi? EZLN hareketinin başarısı bu sorunun cevabına bağlıdır. EZLN ne kadar sosyalisttir ne kadar neo-narodniktir?  Narodnizm ile dünyadaki ürünleri yaratan sınıfın lehinde bir sonuç alınması mümkün müdür? EZLN kendini narodniklikle ayırmadığı sürece neo-liberal hareketten kendini ayırabilir mi? İşte bütün bu sorular mücadelenin başarısını tayin edecek temel sorunlardır. EZLN’nin neden narodnik özelliklere sahip olduğunu incelemeye başlarsak. Narodnik hareket küçük burjuva devrimci özelliğe sahip Çarlık Rusya’sında faaliyet sürdürmüş bir oluşumdur. Amacı mülksüz köylülüğe toprak vererek herkesi toprak sahibi yapmak ve bu dağıtımla sosyalizmi kurmaktır. Narodnik hareketin sorunu burada yatmaktadır. Narodniklerin bu düşüncesi ile ancak kapitalizmin gelişmesini sağlamaya yarayan bir sonuç doğacı kesindir. Çünkü mülkiyet hakkını kaldırmadan herkesi toprak sahibi yapmak kapitalizmi geliştirecek bir unsurdur ve nihai olarak zaman içinde dağıtılan topraklar gene bazı insanların tekelinde toplanacaktır. Narodniklerin bu yaptıkları ancak tarihin çarklarını geri sarmaktan başka bir şey olmayacaktı. Bundan dolayı narodnikler Bolşevikler tarafından eleştirilmişlerdi. EZLN ile narodnizm arasında bağlantı kurmak gerekirse önce egemen sınıfa karşı sol söylemlerle bir eleştirinin olması gerekir bu da EZLN’de mevcuttur:

EZLN’deki Narodnizm

“ Güneydoğu milli sermayesinin üçte ikisi enerji sektörüne ayrıldı. Ama bu ülke sadece beş yıllık planlardan sıkıntı çekmiyor, o, bu tür yağma ve işletme deneyimlerini yüz yıllardır yaşıyor. Tıpkı bugünkü gibi, keresteler, meyveler, hayvanlar ve insanlar, çok eskiden de, metropollere akıyordu. Tüm muz cumhuriyetlerinde olduğu gibi, neo-liberalizm ve ‘liberal devrim’ söylemleriyle, Güneydoğu, ihtiyaç malzemelerini, el zanaatlarını beş yüz yıldan beri yaptığı gibi, ithal ediyor ve kapitalizmin temel ürününü ihraç ediyor: sefalet ve ölüm.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:46)

Mevcut sistem eleştirisi narodnizmin ilk aşamasını temsil ediyordu. ikinci ihtiyaç nesnemiz  köylü sloganıdır:

“Köylünün tarım için tek bir ağacı kesemediği topraklarda dinamitler patlıyor, ağaçlar birbiri ardına devriliyor. Her kesilmiş ağaç onlara en azından on maaşları kadar bir paraya ve hapis cezasına mal oluyor. Yoksul ağaç kesemez; her seferinde biraz daha yabancı olan ellerin arasındaki petrolcü hayvan ise, evet. Köylün yaşamak için kesiyor; hayvan yağmalamak için kesiyor.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:43)

Bir sonraki aşamada bir sosyalizm iddiası gelmesi gerekmektedir :

“Sosyalizm öldü. Yaşasın sermaye. Radyo, basın televizyon hep bunu söylüyor, akla geri dönmüş ve pişman olmuş bazı eski sosyalistler bunu tekrarlıyor. Ama herkes umutsuzluğun ve konformizmin sesini dinlemiyor. Herkes kendini cesaretsizliğin kızağında kaymaya bırakmıyor. Çoğunluk, milyonlar, iktidarın sesini dinlememeye devam ediyor, ve duyamıyorlar, onlar, kulaklarının içine ölümün ve sefaletin çığlıklarını atan kan ve gözyaşlarıyla sağırlaşmışlar. Ama bir dinlenme anında, çünkü bu hala mümkün, başka bir sesi dinliyorlar, yukarıya ait olmayan, aşağılardan esen, dağlardaki yerlinin yüreğinde doğan bir rüzgarla taşınan ve onlara adaletten, özgürlükten bahseden, onlara sosyalizmden bahseden, umuttan, dünyadaki yegane umuttan bahseden sesi.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:56)

EZLN ilginç bir şekilde günümüzde sosyalizmin ölmediğini dile getirmektedir. Fakat aşağıda da göreceğimiz gibi EZLN her ne kadar sosyalizm ölmediğini savunsa da kendisinin izlediği taktiğin bizzat sosyalizmi mezara koymanın bir başka biçimi olduğunu, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde unutuyor.

EZLN’nin Doğasında Olan İşbirlikçilik 1

“Silahlı mücadele biçimimiz haklıdır ve doğrudur. Eğer tüfekleri almamış olsaydık, yönetim, hiçbir zaman, topraklarımızdaki yerlilerle ilgilenmeyecekti ve biz hala sefalet ve terkediliş içinde olacaktık. Şimdi ise, yönetim yerlilerin ve köylülerin sorunlarına çok kafa yoruyor, ve böyle olması iyidir. Ama Meksika’nın Chiapas yoksullarının sesini dinlemesi için Zapatist tüfeklerin konuşması gerekmektedir” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:102)

Çok önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor EZLN yukarıdaki alıntıda silah kullanmayı meşrulaştırmada hükümetin dikkatini çekme konsepti ile bağdaştırıyor. Gerçek bir sosyalist örgütün silah kullanmayı meşrulaştırması ise hükümetin dikkatini çekmek için değil bizzat hükümetin burjuvazinin uşağı olduğunu açıklayıp bunun yerine sömürüsüz bir toplum kurma yolunda iktidar talep etmek ve bu iktidarı almak için tek yol olan silahlı mücadeleye girişmek. Şeklinde bir yol haritasıyla silahlı mücadelenin meşrulaştırılması olmalıydı. EZLN’nin yaptığı egemen sömürücü gücü kabul etmekten başka bir anlam taşımıyor.

“ Meksika tarihinde, halkın çıkarlarıyla ve iradesiyle ilgisi olmayan diktatörlere karşı bir halk devriminin zaten olduğunu hiç kimsenin unutmaması gerekmektedir. Ve bu devrimin ardından, Meksikalılar 39. Maddesi ‘halk, her zaman, yönetim biçimini feshetmek ya da değiştirmek hakkına mutlak olarak sahiptir’ olan bir anayasayı onaylamıştır. İşte bu yüzden, Federal Birlik güçlerini, hizmet etmek zorunda oldukları halkın bu talebine karşılık vererek, sorumlu bir biçimde, politik görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Anayasayı uygulamadıkları ve 39. Maddeye uymadıkları sürece, silahları konuşturmaktan başka çözüm yolumuz olmayacaktır.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:98)

EZLN egemen güç olarak hükümeti tanımakla kalmıyor burjuva anayasını kendine referans alıyor ve bu yasadan hareketle direnmeyi meşru kılıyor. EZLN dikkat etmesi gereken hususu gözden kaçırmıştır. Burjuvazinin yönetimindeki devletler eğer o ülkenin geleneğinde bir direniş geleneği varsa, burjuvazi kendisini egemen kılmak için bazı sembolik önemdeki ve halkın yüreğini okşamak için bazı sempatik önermeleri anayasaya yazar. Bu sembolik önemdeki kanunları hep ‘ama’lar takip eder. Örnek olarak Türkiye’de toplantı ve gösteri hürriyeti vardır ama yasaya bir ‘ama’ ekleyerek o hakkı engellerler. Yunanistan’daki direniş yasası benzer bir sembolik haktır. Meksika’daki bu madde de semboliktir. Bu davranışla EZLN işin sınıfsal özelliği kaybettirmekte ve burjuva devletinin bütün yasalarının ancak burjuvazinin lehine çıkacağı ilkesini ayaklar altına almaktır. EZLN’nin bu hareketi, düzen içinde kalmanın bir başka şekilde söylenmesidir.

EZLN’nin Doğasında Olan İşbirlikçilik 2

“Federal hükümet ise EZLN’yi herhangi bir biçimde tanımayı bile reddediyor. O halde, biz de, EZLN’mizin ‘savaşan güç’ olarak tanınmasını sağlamak ve bu biçimde, tüm uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde oturtmak için, şu andan itibaran, uluslar arası mahkemelere başvuracağımızı ilan ediyoruz… Dışlama ve nefret bize yöneldiğinde, zaten iktidarın ağzındaydı. Güvensizlik bir konum, biz bunu yaşıyoruz ve beşyüzyıldır ölüyoruz. Değişen nedir? Bizim ikilemimiz ‘demokratik’ bir seçim ya da şiddet arasında değildir. Gerçek seçim, bizim için, onurlu bir barış ya da onurlu bir savaş içindir.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:123-124)

EZLN sırf Meksika hükümetiyle işbirlikçilik içine girmiyor ayrıca çok eleştirdiği neo-liberal politkaların hakkını savunmakla yükümlü mahkemelere başvurarak hak talebinde bulunuyor O zaman EZLN’ye sormak lazım bu nasıl neo-liberalizm karşıtlığı? Tıpkı Narodniklerin İngilizlerle işbirliği altında Bolşeviklere karşı iç savaşta savaşması ve işbirliğine girmesi gibi EZLN’de işbirliğini başka bir bağlamda küresel güçlerle oluşturuyor.

EZLN’nin Devrim Karşıtlığı

“Meksika’daki devrimci dönüşümün, kelime anlamıyla bir eylemin meyvesi olmayacağını düşünüyoruz. Yani, gerçek anlamıyla, bir askeri ya da sivil bir devrim olmayacak. Aslolarak, birçok sosyal cephe üzerinde, çeşitli yöntemlerle, değişik sosyal formlar altında ve çeşitli derecede katılımlarla ve sorumluluklarla gerçekleşen bir mücadelenin sonuçlandırdığı bir devrim olacak. Bu sonuç, belli bir sosyal öneri taşıyan bir partiye, bir örgüte ya da örgütler topluluğuna ait olmayacak, ama çeşitli politik öneriler içinde sağlanan demokratik çözüm alanına ait olacak. Bu demokratik çözüm alanı, şimdiden tarihsel olarak ayrılamayan üç temel kaide ile hudutlanacak: ağırlıkta olan sosyal talebi belirlemek için demokrasi, şu ya da bu öneriyi seçmek için özgürlük, ve tüm önerilerin kendilerini koruyabilmeleri için adalet.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:109)

EZLN bu tutumuyla açıkça proletarya diktatörlüğüne karşı tutum takınmış oluyor. Bir Marxist örgütün hiç kullanmayacağı saf demokrasi,adalet,özgürlük laflarını kullanıyor. O zaman EZLN’ye sormak lazım sosyal talep olarak burjuvazinin lehine olan bir şey toplum tarafından benimsenirse ne yapacaksınız? Kabul mü edeceksiniz? EZLN devrimi dışlayarak demokratik çözümü ön plana koyarak burjuvazinin tahakkümünü kabul etmekte ve bir sosyal demokrat partiden farksız hareket etmektedir.

EZLN’nin mücadelesinin Sınıf Savaşımından Ücret savaşımına dönüşümü

“ADALET! ÖZGÜRLÜK! DEMOKRASİ! İşte üç zincirin üç anahtarı. Onurlu ve iyi ücretli bir iş hakkı için adalet. Egemenden ve onun sözcülerinden bağımsız olarak örgütlenebilme hakkı için özgürlük. İktidar bize itaat etsin diye talepte bulunma hakkı için demokrasi. İşte, bu toprakların en küçükleri olan bizlerin istediği şeyler. İşte istediklerimiz: üç hak, üç savaş, üç güneş. Tek bir gelecek: yeni bir Meksika’nınki.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:255)

EZLN’nin bu burjuva demokratik talepleri için yürüttüğü savaşım yüzünden neden neo-liberal mahkemelere başvurduğunu anlamak şimdi daha kolay. Bir zamanlar narodnikler nasıl sözde sosyalist ise EZLN’de bugün odur. EZLN sosyalizmi bu talepleriyle anca rüyasında görür.

EZLN’nin Rüyalar Alemindeki Sosyalizmi

“Rüyalarımızda, başka bir dünya görmüştük. Gerçek bir dünya, halen yaşadığımızdan radikal olarak daha adaletli bir dünya. Bu dünyanın silaha ihtiyacı olmadığını, orada barışın, adaletin ve özgürlüğün hakim olduğunu,hem de öyle bir doğallıkla ki, onlardan uzak bir şey gibi değil, ekmek, kuşlar, hava ve su dermiş gibi, ses ve kitap dermiş gibi bahsedildiğini düşledik. Ve bu dünyada sağduyu ve çoğunluğun iradesi hakimdi, ve yönetenler düşünen kişilerdi, itaat ederek yönetiliyorlardı; bu hakiki dünya geçmişe ait bir rüya değildi, bize atalarımızdan gelmiyordu. Geleceğin dünyasıydı, atacağımız bir sonraki adımdı. İşte böyle yürümeye koyulduk, evimizi aydınlatması için, tarlalarımızı büyütsün, çocuklarımızın kalbini yıkasın, terimizi silsin, tarihimizi temizlesin ve herkes için olsun diye bu rüyayı masamıza taşımak için yola koyulduk. İstediğimiz budur. Ne daha az, ne daha çok.”(Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komuntan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:196-197)

EZLN romantik duygularla hareket ediyor ama gerçek şu ki EZLN istediği kadar yola koyulsun bu taleplerle halkının boğazlanmasından başka bir sonuç elde edemeyecek. Ve anca rüyasında böyle bir dünyada yaşayabilecek. Ne daha az, ne daha çok. Sonuç olarak bütün Marxist örgütler Narodnik rüyalarından uyanıp gerçek kurtuluşa nasıl gidilir diye kafa yorsalar dünyadaki devrimci proletarya için daha hayırlı olacaktır. Saçma sapan talepler için onla bunla işbirliği yaparak, onun bunun egemenliğini kabul edip, onun bunun kanunu kendine referans almak yerine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.