Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ortaya
yeni yeni “sosyalist” tipolojileri çıkmaya başladı. Hepsi sosyalizmin ideolojik
bunalım yüzünden çöktüğü konusunda görüş birliği içinde olmakta ve kendilerince
sosyalizmi yeniden inşa etmek için yeni bir sosyalist düşüncenin oluşması için
çalışmalar yapmaktadırlar. Amaçları güya sosyalizmi yeniden inşa etmektir fakat
bizim anladığımız haliyle burjuvazinin zaferinin nihai noktaya sürüklenmesi
için bu yeni tip filozofların ürettikleri ürünler efendileri olan burjuvaziye
hizmet etmelerinin somut yansımasından başka bir şey değildir.
Haliyle bu tarz filozoflar efendilerinin emriyle bir
baş çelişki bulmak zorundadırlar. Görüşleri birbirlerinden ne kadar farklı da
olsa bu baş çelişki hep aynıdır. Sovyetlerin yıkılmasına neden olan şey bu eski
“ortadoks” “vahşi” “sapkın ideoloji”dir. Yeni dönemin solcularına bu tarz
filozoflar “Stalinizm” gibi “sapkın” ideolojiye karşı uyarıda bulunmakta ve
“sakın bu hastalıklı ideoloji tarafından ele geçirilmeyin” demektedirler. Yani
bu tarz filozoflar Sovyetlerin yıkılış gerekçesi olarak “Stalinizmi”
göstermekte ve “Stalinizme” karşı yeni dönem sosyalizminin kurulmasını
öğütlemektedirler. Bu tarz filozofların görüşleri birbirinden ne kadar farklı
olsa da bir ortak düşmanları vardır o da “Stalinizmdir”. Bir zamanlar “ortak
düşman Amerika’dır birleşelim” şiarı “ortak düşman Stalinizmdir birleşelim”
şiarına doğru evrilmiştir.
Aslında “Stalinizm” diye karşı çıktıkları şey
sosyalizmden başka bir şey değildir. Sosyalizmin ideolojik düşmanları sosyalist
kılığa bürünüp sosyalizme karşı mücadele etmektedirler.Bunun somut yansıması
ise Slavoj Zizek’in “Stalinizm” kitabıdır. Bu kitabı adım adım inceleyip neyin
ne olduğunu açıklamaya aşağıda çalışacağız.
Stalinizm
kime dayanır?
“ Bir Stalinist gerçek bireyler adına davranamaz
“halk” adına davranır, amprik hiçbir birey inanmasa bile inanan bu sanal büyük
öteki adına davranır. Bu şekilde, kendi bireysel sinikliğini “nesnel”
içtenliğiyle birleştirebilir: bir davaya inanması gerekmez, sadece inandığı
varsayılan “halka” inanır… Bu da bizi Stalinist Komünistin öznel konumuna
getirir: bir sapık konumu. Gerçek bir Stalinist politikacı insanlığı sever, ama
yine de korkunç kovuşturmalar ve idamlar gerçekleştirir kalbi bunu yaparken incinmektedir, ama buna
engel olamaz, bu onun İnsanlığın ilerlemesi karşındaki görevidir.” (Slavoj
Zizek, Stalinizm,Sayfa:34 Encore yayınları)
Görüldüğü gibi Zizek burada açıkça Marksizmin
olgularını saptırmaktadır. Bir kere eğer “Stalinist” ideolojiyi hiçbir birey
desteklemiyor olsa idi Stalin değil onlarca yıl iktidarda olması bir ay bile
iktidarda kalması imkansızdı. Marksizm bize iktidardakilerin iktidarda kalması
için arkasında bir sınıf desteği olması gerektiğini söylemektedir. Bu yüzden
Zizek’in dediği gibi “sanal bir öteki” olması imkansızdır. Sanal olmadığının
somut göstergesi Stalin’in iktidarda olmasıdır. Diğer bir çarpıtma noktası ise
“Stalinist politikacının insanlığı sevmesi”dir. Bir kere Marksist bir politikacı(varsın
Zizek’ler Stalinist olarak algılasın) genel bir insan seviciliği üzerinden
değil belli bir sınıfın(proletarya) çıkarlarını savunma üzerinden politika güder.
Kovuşturmalarda ancak bu şekilde açıklanabilir.
Zizek kitabının etkileyiciliğini arttırmak için
araya yem atmakta ve okuyucuyu kandırmaya çalışmaktadır. Zizek’in bir diğer
yemi ise “Stalinizm”in halka dayandığıdır. Bu kesinlikle yanlıştır Stalin Proletaryaya
dayanmakta ve halk katmanlarıyla ittifak kurmaktadır. Zizek’in halka dayanıyor
demesindeki amaç Stalin’in sosyalist olmadığını söylemenin ayrı bir
versyonudur. Çünkü halkın bütün katmanları eş sayılırsa sosyalizmi kurmak
imkansızdır. Stalin’in gerçek görüşü ise aşağıdaki gibidir:
“Leninizmin,
proleter devrimin teorisi ve taktiği olduğu tezi doğru mudur? Doğru olduğunu
sanıyorum. Peki ama bundan ne sonuç çıkar? Bundan şu sonuç çıkar ki, Leninizmin
ana sorunu, çıkış noktası, temeli, proletarya diktatörlüğü sorunudur…İkisinden
biri: Ya köylü sorunu Leninizmde en önemli şeydir, ve o zaman Leninizm,
gelişmiş kapitalist ülkeler için, köylü ülkesi olmayan ülkeler için uygun
değildir, geçerliliği yoktur; Ya da Leninizmde en önemli şey proletarya diktatörlüğüdür,
ve o zaman Leninizm, bütün ülkelerin proleterlerinin uluslararası öğretisidir,
istisnasız bütün ülkeler için —bunlar arasında gelişmiş kapitalist ülkeler için
de— uygundur ve geçerliliğe sahiptir. Seçim sizindir.”(Stalin,Leninizmin
Sorunları,Sayfa:147-148)
Dikkat
ederseniz Zizek’in suçlamaları yeni değil daha önce Zinovyev Leninizme “köylü”
ideolojisi diyerek Zizek’le benzer noktaya düşmüştür. Açık olan şudur ki Zizek
gibi adamlar yeni bir eleştiri getirmemektedirler. Eski eleştirileri yeni
ambalajlara sarıp tekrar piyasa sürmektedirler. Zizek Stalin’in “patolojik”
olduğuna şöyle devam etmektedir:
“ Stalin’in Lenin’in cenazesinde 26 ocak 1924’te
yaptığı(“Lenin’in Ölümü Üzerine” adlı) konuşma şöyle başlar: (Yoldaşlar, biz
Komünistler özel yaratılmış insanlarız. Özel bir şeyden yapılmışız. O büyük
proletarya stratejistinin ordusunu, Yoldaş Lenin’in ordusunu oluşturanlar
bizleriz. Bu orduya ait olmaktan daha yüce bir onur yok. Kurucusu ve lideri
Yoldaş Lenin olan Parti’nin bir üyesi olmaktan daha yüce bir şey yok. Böyle bir
partinin üyesi olmak herkese sunulmaz. Böyle bir partide üye olmaya eşlik eden
gerginlik ve fırtınalara herkes dayanamaz.) Lenin’in devrimcinin bedenine
yönelik kendine özgü saplantısı burada bir bakıma kavram haline çıkarılmıştır: Bolşevik
bir kadro özel bir bedene, başkalarınınkine benzemeyen bir bedene sahip olan
bir kadro olarak algılanır bu yüzden ona özel bir ilgi gösterilmelidir (ve daha
sonra beden bir mozelede korunmayı hak etmiştir).” (Slavoj Zizek,
Stalinizm,Sayfa:36-37, Encore yayınları)
Çarpıtmaya
bakın: “Bolşevik
bir kadro özel bir bedene, başkalarınınkine benzemeyen bir bedene sahip olan
bir kadro olarak algılanır” Sorun beden sorunu falan değildir. Burada
sosyalizmin bir değerinin kalıcılaştırılması sorunu vardır. Önemli olan bir sosyalistin
bedeni değildir. Önemli olan sosyalist ideolojinin devamını sağlamak için
yapılan bir eylemdir. Örnek verirsek Lenin’in bedeni onun kutsal olduğu için
değil sosyalist ideolojinin yok olamayacağına dair mesaj vermek için mumyalanmıştır.
Bu bolşevik bir saplantı değil sosyalist üstyapının bir parçasıdır. Ayrıca
Stalin’in konuşmasıda parti kadrolarına tabiri caiz ise “gaz” vermek için
yapılmış bir konuşmadır. Bir partinin lideri ölmüş ise partinin alt
kadrolarının özgüveni yerine gelsin diye yapılmış bir konuşmadan ibarettir.
Yani bu konuşma taktiksel politik bir manveradır Stalin’in beden saplantısı söz
konusu değildir.
Eğer Stalin bu konuşmayı
yapmasaydı iyi bir politika gütmediği için eleştirmemiz gerekirdi. Bu yüzden bu
konuşmada hiçbir sakınca yoktur. Ayrıca Bolşevik kadronunda şeçilmiş
insanlardan olduğu çok nettir “proletaryanın yönetmeyi bilen azınlığı” diye
Lenin tabir etmemiş miydi Sendikalar sorununda bu kadroyu?
Görüldüğü gibi Zizek seçkinler ve
avam ikilemini öyle uç noktalara çekerek, gerçeklerin içine yalan sıkıştırarak
kitleleri kandırmaya çalışmaktadır.
Zizek’in
Hitler-Stalin paktı çarpıtması
“ 1939’daki Hitler-Stalin anlaşmasına dek Faşizm
başlıca düşmandı, fakat anlaşmadan sonra, anti –Faşist mücadeleye odaklanmaya
devam eden biri “nesnel olarak” emperyalist gericiliğe hizmet ediyor demekti.”
(Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:38, Encore yayınları)
Olayı bütünlüğünden kopardığımızda Gerçekten
Zizek’in dediği gibi bir şey çıkmaktadır. Fakat gerçekler bunun tam tersidir
Sovyetler Birliği 1927’den beri yeni bir dünya savaşının çıkacağını
bilmektedir. Yükselen faşizm tehlikesinden endişe duymaktadırlar ama bütün
çabalarına rağmen batılı emperyalist güçler yükselen faşizm tehlikesine karşı
Sovyetlerin birleşik cephe oluşturulması teklifine olumlu yanıt vermemiştirler.
Sovyetler defalarca İngilitere ve Fransa ile yükselen faşizm tehlikesine karşı
ortaklık kurmayı önermiş hatta Milletler Cemiyetinde de bu sorunu dile
getirmesine rağmen bütün önerileri reddedilmiştir. Bu yüzden Sovyetler her zaman
Faşizmin kendisine saldıracağını bilmekteydi. Stalin yükselen faşizm tehlikesi
ile ilgili şöyle demektedir:
“Günün
temel sorununun, yeni bir emperyalist savaş tehlikesi sorunu olduğuna hiç kuşku
yoktur sanırım. Herhangi bir belirsiz, elle tutulmaz savaş
"tehlikesi" değil sözkonusu olan. Genelde reel ve gerçek yeni bir savaş tehlikesi, özelde de SSCB'ye
karşı bir savaş tehlikesidir sözkonusu olan. Son
emperyalist savaşın sonucunda yapılan dünyanın ve nüfuz alanlarının yeniden
paylaşımı artık "eskimiş" durumda. Bazı yeni ülkeler ön plana geçmiş
bulunuyor (Amerika, Japonya). Bazı eski ülkeler geri plana itiliyor (İngiltere).
Daha Versay'da mezara taşınmış gibi görünen kapitalist Almanya, yeniden
canlanıyor, gelişiyor, gittikçe güç kazanıyor. Kıskanç gözlerle Fransa'ya bakan
burjuva İtalya hızla öne çıkıyor…Proletarya diktatörlüğünün ülkesi SSCB'nin
varlığı ve gelişmesi bu krizi daha da derinleştirmekte ve keskinleştirmektedir. Emperyalizmin yeni bir savaşa
hazırlanması, bunu içinde bulunduğu krizi aşmanın tek yolu olarak gördüğünden,
şaşırtıcı değil. Silahlanmanın eşi görülmedik artışı, burjuva hükümetlerin
genel olarak faşist "hükümet" yöntemlerine yönelmeleri, komünistlere
karşı girişilen haçlı seferleri, SSCB'ye karşı yoğun kışkırtma kampanyası,
Çin'e doğrudan müdahale — tüm bunlar bir ve aynı olayın değişik yanlarıdır:
dünyanın bir kez daha yeniden paylaşılması için yeni bir savaş hazırlığı.”(Stalin,Eserler,Cilt:9,Sayfa:254-255)
Sovyetlerin Almanlarla pakt oluşturmasının sebebi eğer
Almanlarla cephe hattı Viborg-Kaunas-Bialistok-Brest-Litovsk-Lvov hattı yerine
eski hat olan Leningrad-Narva-Minsk-Kiev hattı üzerinde bir cephe kurulmuş
olsaydı düşman askerleri çok daha rahat sınır içine girebilecek ve Moskova’nın
düşüşüne neden olabilecekti.(daha fazla bilgi Tarih
Çarptıcıları,Sayfa:73-74,inter yayınları) Hatta 2. Paylaşım savaşında hattın
ilerlemesine rağmen Alman askerlerinin Sovyetlerin içlerine kadar ilerlemesini
baz alırsak eğer hat ilerlemeseydi Moskova kesinlikle düşmüş olacak ve 2.
Paylaşım savaşının kazananı Naziler olacaktı. Bu pakt Sovyetlerin zaferi
kazanmasını sağlamıştır. Zizek’in bu tarz eleştirileri faşizmin ordularına
yaramaktadır. Masum bir okuma yapılamayacağı gibi masum bir yazı da yazılamaz
ama Zizek’in yukarıdaki sözleri tam anlamıyla gaz odalarını yapanların çıkarını
savunmaktan farksızdır. Zizek’teki gizli faşizm desteği olayın bütününe bakınca
böyle açığa çıkmaktadır.
Zizek’ten bir tahrifat daha: “gösteri mahkemeleri”
“Stalinist gösteri mahkemelerinde, kurbanlar sorumlu
tutuldu, suçlandı, itirafa zorlandı.”(Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:12,
Encore yayınları)
“ Aynı çerçevede, bazı Stalinistler bile,
(genellikle yarı özel ortamlarda) soruşturmaların birçok kurbanın masum
olduğunu, “parti birliğini sağlamlaştırmada onların kanına ihtiyaç duyduğu
için” suçlanıp öldürüldüklerini kabul etmek zorunda zorunda kaldıkları zaman,
bütün bu zorunlu kurbanların hakkının verileceği, ve onların masumluklarının ve
Davaya yönelik en yüce fedakarlıklarının tanınacağı gelecekteki o son zafer
anını hayal eder” (Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:29, Encore yayınları)
Hep
ortaya atılan bir iddiadır. Bu mahkemelerde yargılanan insanların masum
olduğuna dair görüşler. Fakat gerçekler göstermektedir ki bu mahkemelerde
yargılananların hiçbiri masum değildir. Hepsi suçludur. Hatta bu kadroların
tasfiye emri de Lenin’den gelmiştir. Hepsini aşağıda göreceğiz.
“Buharin şimdi bile o ve arkadaşları
Almanların saldırmasının imkansız olduğunu iddia ettikleri gerçeğini inkara
çalışıyor. Ama çok, hem de pek çok insan Buharin ve arkadaşlarının bunu iddia
ettiğini biliyor ve onlar bir çeşit yanılsama yaratarak Alman emperyalizmine yardım ettiler ve
Alman devriminin büyümesini engellediler. Büyük Rus Sovyet Cumhuriyeti, köylü
ordusunun panik halindeki savaşı sırasında, milyonlarca insanın yüzlerce
değerindeki serveti ve binlerce silahtan mahrum edilerek zayıflatılmış oldu.”(1)
(Lenin,Ciddi Ders Ciddi Sorumluluk)
Görüldüğü gibi Lenin Brest-Litovsk olayında Buharin’in Alman
Emperyalizmine yardım ettiğini söylemektedir. Emperyalizme yardım edene ne denir?
Kahraman diyemeyeceğimiz çok net ya da bu insanın masum olduğunu da söyleyemeyiz.
Bu insanların ne olduğu ta Lenin’den beri belli ama tasfiye etmek için
koşulların uygun olmamasından dolayı beklemek gerekti. Ayrıca bunun Lenin’in
polemik dili olmadığını söylemek zorundayız. Sosyalizmin düşmanları genelde
kendilerine çıkış noktası olarak “Lenin’in yazı dili öyle aslında kendisi
tasfiyelere karşıydı” gibi tutarsız sözler söylemişlerdir. Lenin’le daha önce
polemiğe giren bir grupta Lenin’in ağır eleştirlerinden kaçış noktası olarak
“Lenin’in polemik dili böyle aslında ciddi ayrımlarımız yok” onla demişlerdir
ve Lenin’den tokat gibi bir cevap almışlardır “suçunuzu örtmeye çalışmayın!” bu
konuda buna benzemektedir ilgili alıntı aşağıdadır:
“ Raboçeye Dyelo, saflığından, bu suçlamamızın ancak bir polemik yöntemi olduğu kararına vardı: şu kötü
dogmacılar, bizim hakkımızda çeşitli kötü şeyler söyleme yolunu tutmuşlardır,
burjuva demokrasinin bir aleti olmaktan kötü ne olabilir ki? Ve böylece büyük
puntolarla bir "tekzip" yayınlıyorlar. "Düpedüz iftira, başka
bir şey değil" (İki Konferans,
s. 30), "aldatmaca" (31), "maskaralik" (33): RaboçeyeDyelo, tıpkı Jüpiter
gibi, (Jüpiter'e hiç benzemese de) suçlu
olduğu için öfkeleniyor, ve ağzından kaçırdığı küfürlerle hasmının
uslamlama biçimini kavrama yeteneğinden yoksun olduğunu tanıtlıyor.”
(Lenin,Ne Yapmalı,Sayfa:106,Sol Yayınları)
Masum
birine hiç söylenecek şey mi yoksa Lenin’in aşağıda sendikalar sorununda
Buharin ve Troçki ile ilgili söyledikleri?
“Sonuç: Troçki ve Buharin’in tezleri bir dizi teorik hata, bir dizi
ilkesel yanlışlık içeriyor. Siyasi olarak, meseleye tüm yaklaşım tarzı tam bir
densizliktir. Troçki yoldaşın “tez”leri politik olarak zararlıdır. Onun
politikası son tahlilde sendikaları bürokratikçe hırpalama
politikasıdır.” ( Lenin,Kronstadt’tan parti içi muhalefete, sendikalar,mevcut
durum ve troçki yoldaşın yanlışları, agora yayınları,sayfa:84)
“Hiç kuşkusuz partideki hastalığı fırsat bilerek kapitalist müttefik güçler
yeni bir saldırıya, Sosyalist-Devrimciler de komplolara ve isyanlara girişmeye
çalışacaklardır” (Lenin,Kronstadt’tan parti içi muhalefete,parti krizi, agora
yayınları,sayfa:98)
Görüldüğü
gibi daha 1921’de partiyi yıkmaya çalışan gruba karşı Lenin’in bir mücadelesi
vardı. Buharin,Zinovyev,Troçki gibi sosyalist sosa bulanmış burjuva
temsilcileri Zizek’in tabiriyle “gösteri mahkemelerince” cezalandırılmıştırlar.(Troçki
hariç) Lenin Molotov’a yazdığı iki mektupta bu kadroların uygun zamanda tasfiye edilmesini şöyle dile getirmiştir:
“Parti’ye yeni üyeler alırken adaylık süresinin uzatılmasını son derece
önemli görüyorum.Zinovvyev’de bu süre işçiler için altı ay,diğerleri için bir
yıl olarak saptanmıştır...Ben Zinovyev
tarafından önerilen kısa süreleri değiştirmeden kabul etmeyi
son derece tehlikeli
buluyorum. hiç kuşku yok ki bizde büyük sanayi anlamında
en ufak ciddi eğitimden geçmemiş insanlar sürekli işçi olarak
nitelenmektedir.Çoğu zaman,tesadüfen ya da kısa süre için işçi durumuna gelmiş
katıksız küçük burjuvalar işçi kategorisine giriyorlar”(Lenin,seçme eserler
cilt:9,inter yayınları, sayfa:351-252).
“Gözlerimizi
gerçeğe kapamak istemiyorsak,bugün
parti’nin proleter politikasının parti’nin bileşimi tarafından değil,parti’nin
eski muhafız kıtası denebilecek son derece ince katmanın muazzam,eksilmemiş
otoritesi tarafından belirlendiğini kabul etmek gerekir.Bu katman içinde
küçük bir iç mücadele,bu katmanın otoritesinin yok olmasa bile zayıflamasına ve
artık kararları bu katmanın belirleyememesine yetecektir”(Lenin ,seçme eserler
cilt:9,inter yayınları,sayfa:354).
“partinin,proleter politikayı tam bilinçle
uygulayan komünist olmayan parti üyelerinden kurtulmasını kolaylaştıracak başka
önlemler hazırlanmalıdır.parti için yeni bir genel temizlik önermiyorum,çünkü
bunun şu an pratikte uygulanamaz olduğuna inanıyorum,fakat parti’nin fiilen temizlenmesi,yani mevcudunun azaltılması için herhangi
bir yol bulunmalıdır,ve bu konu üzerine düşünülürse,inanıyorum ki bir dizi
uygun önlem bulunabilecektir” (Lenin
seçme eserler,cilt:9, inter yayınları,sayfa:354)
Lenin
bahsettiği “herhangi bir yol” Zizek’in tabiryle “gösteri mahkemeleridir”. Eğer
Stalin’i eleştireceksek bunu neden “gösteri mahkemelerinde” karşı devrimcileri
yargıladın şeklinde olmayacağı çok nettir. Stalin eğer bu hizipleri mahkemeye
çıkarmasaydı eleştirmemiz gerekiyordu.
Lenin sağlığını birkaç yıl daha koruyabilse ne olurdu?
“ Yani Stalinizmin Ekim Devrimi’nin ilk ve hemen
sonraki koşullarından nasıl çıktığı açık olsa da, Lenin’in sağlığını birkaç yıl
daha koruyabilmiş ve Stalin’den kurtulmayı başarmış olsaydı tümüyle farklı bir
şeyin çıkabileceği olasılığını a priori olarak reddetmemek gerek.”(Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:41-42, Encore yayınları)
“ Elbette “demokratik sosyalizm” ütopyası değil, ama
yine de o Stalinist “tek ülkede sosyalizm”den özünde farklı bir şey, kendi
sınırlılıklarının tümüyle farkında olan, çok daha “pragmatik” ve doğaçlama bir
dizi politik ve ekonomik karar ortaya çıkabilirdi.” (Slavoj Zizek,
Stalinizm,Sayfa:42, Encore yayınları)
“Troçki figürü yine de, “ya (sosyal) demokrat
sosyalizm ya Stalinist totalitarizm” seçeneğini rahatsız eden bir öğe olarak
durduğu ölçüde can alıcı önemde duruyor.” (Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:42,
Encore yayınları)
İhanetin
çanları işte şimdi burada çalmaya başladı! Zizek’e göre Lenin birkaç yıl daha
yaşasa “Stalinist” tek ülkede sosyalizm uygulanamazmış! Tamamen iftira! Bir
kere tek ülkede Sosyalizm Lenin’in Marksizm havuzuna kattığı bir görüştür, bir
yeniliktir, bir ilerlemedir. Bu teorinin Stalin’le uzaktan yakına bir ilgisi bulunmamaktadır.
Ama sosyalizmin düşmanları sosyalizme açıktan saldıramadıkları için bunu Stalin
üzerinden yapmaktadırlar. Üstüne üstlük Stalin’in tek ülke anlayışıda Sadece
Sovyetlerlerden oluşmamaktaydı. Sovyetlerden bütün dünyaya yayılan bir
sosyalizm hayal etmişti tıpkı Lenin’in tek ülkede sosyalizm düşüncesi gibi
aşağıda gördüğümüz üzere gerçekler çok net bir şekilde görünmektedir:
“Elbette biliyorum ki,
kendilerini çok önemseyen bazı ukalalar var ve hatta kendilerini sosyalist
olarak addediyorlar; devrim bütün
ülkelerde patlak verene değin iktidarın alınmaması gerektiğini öne sürüyorlar.
Bunu söylerken devrimi terk edip burjuvazinin tarafına geçtiklerini fark
etmiyorlar. İşçi sınıfı uluslararası ölçekte bir devrim gerçekleştirene kadar
beklemek, herkes havada asılı kalacak demektir. Bu mantıksızdır. Herkes bir
devrimin zorluklarını bilir. Devrim
parlak bir başarıyla tek ülkede başlayabilir, sonra acı verici safhaları geçer;
nihai zafer yalnızca dünya ölçeğinde ve yalnızca bütün ülkelerin işçilerinin
müşterek çabalarıyla mümkündür. Görevimiz ihtiyatlı ve sağduyulu olmaya
bağlıdır; destek birlikleri gelene kadar manevra yapmalı ve geri çekilmeliyiz.
Bu taktiklerdeki yöntem değişikliği kaçınılmazdır; her ne kadar devrimin ne
anlama geldiği konusunda hiçbir fikri olmayan sözde devrimcilerin alaylarına
maruz kalsa da.” (2) (Lenin,Dış Politika Üzerine Rapor,14 Mayıs 1918)
“ Bir ülkede, bu durumda bizim ülkemizde, sosyalizmin nihai zaferi sorununun
iki farklı yanı olduğu kuşku götürmez…Ülkemizde sosyalizmin nihai zaferi sorununun birinci
yanı, ülkemizdeki sınıfların
karşılıklı ilişkileri sorununu kapsamaktadır. Bu iç ilişkiler alanıdır.
Ülkemizin işçi sınıfı, köylülüğümüzle çelişkilerini aşabilir, onunla bir
ittifak kurabilir, işbirliği yapabilir mi? Ülkemizin işçi sınıfı, köylülükle
ittifak halinde ülkemizin burjuvazisini yenebilir, elinden toprağı,
fabrikaları, maden ocaklarını vs. alabilir ve kendi güçleriyle yeni, sınıfsız
toplumu, tam sosyalist toplumu kurabilir mi? Leninizm bu sorulara evet yanıtı vermektedir…Ülkemizde sosyalizmin
zaferi sorununun ikinci yanıyla bağıntılı olan sorunlar bunlardır. Leninizm bu soruları hayır diye yanıtlamaktadır. Leninizm,
"burjuva ilişkilerin restorasyonuna
karşı güvence anlamında sosyalizmin nihai zaferi, sadece uluslararası ölçekte
olanaklıdır" demektedir. (Bkz. SBKP(B) XIV. Konferansı bilinen
kararı). Bu, uluslararası proletaryanın ciddi yardımının olmaksızın sosyalizmin bir
ülkede nihai zaferi görevinin çözülemeyeceği güç olduğu anlamına gelir.”(3) (Stalin,İVANOV İVAN FİLİPOVİÇ YOLDAŞA YANIT)
Görüldüğü gibi Zizek’in anlatıklarıyla
gerçekler birbiriyle uyuşmamaktadır. Zizek’in bir başka tahrifatı ise Gürcistan
sorunu ile olan görüşleridir. Bu ince tahrifat büyük kavram karmaşalarına neden
olmakta ve burjuvaziye can simidi niteliğine bürünmektedir.
“Lenin’in yeniden canlanan Rus milliyetçiliğine
karşı son umutsuz mücadelesi, Gürcü “milliyetçilere” verdiği destek,
merkezilikten çıkmış bir federasyon hayali vb. sadece taktik tavizler değildi:
Stalinist olanla tümüyle uyumsuz bir devlet ve toplum hayali içeriyordu(Slavoj Zizek, Stalinizm,Sayfa:42, Encore yayınları)
Lenin’in Gürcistan sorununda Stalin’le
tartıştığı doğrudur. Fakat tartışma noktası Stalin’in aceleci tavrından
kaynaklanmaktadır. Yoksa Lenin’in Gürcistan’ın Sovyetlere katılmasından hiçbir
sorunu bulunmamaktadır. Aslında tartışmanın olmasının sebebi Lenin’in eşi
Krupskaya’dır. Stalin’le arası kötü olan Krupskaya’nın bir zamanlar Lenin’le Stalin’in
arasına girdiği tarihsel bir gerçektir ama tartışma kişisel bir tartışmadır
ideolojik bir tartışma değil aşağıdaki alıntıda Lenin’in Ukrayna’nın kaderi
üzerine görüşleri ile Stalin’in Gürcistan’daki görüşleri birbirinin tıpatıp
aynısıdır:
“Ukrayna bağımsız bir cumhuriyettir, çok iyi, fakat Parti söz konusu olduğunda, bazen —nazikçe
nasıl ifade edebilirim— hile taktiğine başvuruyor. Günün birinde onları sıkıştırmak zorunda kalacağız herhalde,
çünkü orada akıllı adamlar var ve onların MK'sı, bizi aldatıyor demek istemiyorum ama
bizden biraz uzaklaşıyor. Tüm meseleyi aydınlatmak için buradaki MK'da inceledik ve sürtüşmeler ve görüş
ayrılıkları olduğunu saptadık. Orada "Kimka",
yani Küçük Ocakları İşletme Komisyonu bulunuyor. Elbette "Kimka"yla Taşkömürü
Sanayii Merkez
Yönetimi arasında şiddetli sürtüşmeler var. Yine de biz MK'nın belli tecrübeleri var ve önde gelen
kişileri uzaklaştırmama yönünde oybirliğiyle karar aldık; sürtüşmeler olursa
bütün ayrıntılarıyla bize bildirilecekti, çünkü o bölgede sadece sadık değil,
aynı zamanda yetenekli insanlar varsa, bunları desteklemeye çalışmak gerekir
ki, eğer henüz herşeyi öğrenmedikleri
kabul edilirse, eğitimlerini tamamlayabilsinler. Hikâyenin sonu Ukrayna'da bir
Parti kongresinin yapılması oldu.”(Lenin,Seçme eserler Cilt:9,Sayfa:390)
Görüldüğü gibi bağımsız bir cumhuriyet
olan Ukrayna’nın iç işlerine Lenin müdahele etmiştir. Söz konusu sosyalizmin
çıkarları olunca müdahele etmek son derece normaldir. O zaman Zizek’e sormak
lazım Lenin’de mi Rus milliyetçisi? Görüldüğü gibi Gürcistan sorunu ideolojik
değil kişisel bir sorundan kaynaklanmaktadır.
Yerov üzerine bir not
“ Stalin’in baş idamcısı olan Yerov’un 1938 yılında
tutuklanıp tasfiye edilmesinin, aslında bir iyleşme çabası olduğunu, 1937
yılında patlak veren o denetimsiz özyıkım öfkesini dengeye sokma çabası
olduğunu öner sürmek istiyor insan: Yerov’un kovuşturulması bir tür
meta-kovuşturma, bütün kovuşturmaları sona erdirmeye yönelik bir
kovuşturmaydı(on binlerce masum Bolşeviği yabancı güçler hesabına öldürmekle
suçlandı bunun gülünç yanı bu suçlamanın kelimesi kelimesine doğru olmasıydı:
on binlerce masum bolşeviğin öldürülmesini örgütlemişti).” (Slavoj Zizek,
Stalinizm, Sayfa:68-69, Encore yayınları)
Stalin’in
baş idamcısı değil burjuvazinin baş idamcısı Yerov olacak! Zizek’in
manevralarına bir örnek olarak yukarıdaki alıntıyı verebiliriz. Bilindiği üzere
bazı burjuva unsurlar sırf yönetci kesim zora düşsün diye masum Bolşevikleri
öldürmüşlerdir. Tezgah basittir masum Bolşevikleri öldürüp Stalin’in devrimci
katili olduğunu hem dünya proletaryasına hem de gelecek kuşakların zihinlerine
kazımak bu burjuva hiziplerin genel amaçlarıdır. Soludukları her nefeste
sosyalizme ve kişisel olarakta Stalin’e karşı olan hınçlarını bir kere bile
olsun unutmamaktadırlar. Ayrıca bu çok eski yöntem olup Lenin tarafından da
dile getirilip kadrolar uyarılmıştı.
“Kurumların başına geçen komünistler —bazen onları bir kalkan olarak kullanmak
isteyen sabotörler tarafından
kasıtlı olarak ustaca öne itilirler— sık sık kafese
konuyorlar. Bu çok nahoş bir itiraf. Ya
da en azından pek hoş bir itiraf değil, fakat öyle inanıyorum ki bunu yapmak
gerekir, çünkü sorunun püf noktası burada yatmaktadır.”(Lenin,Seçme Eserler
Cilt:9,Sayfa:381)
Bu yüzden Yerov gibi adamlar masum Bolşeviklere
karşı bir tezgah hazırlayıp onları kurşuna dizdirmişlerdir. Fakat burada Yerov’un
Stalin’le hiçbir ilişkisi yoktur. Amaç burada Sovyetlerin “insan eti satan
kasap dükkanı” imajını dünya proletaryasına yutturmak için yapılmış bir komplo
girişimidir. Stalin Yerov’un ve Yogoda’nın uluslar arası komplonun bir parçası
olduğunu öğrenir öğrenmez cezalandırmıştır. Buradan ancak skeptik kişiler
Stalin’den şüphelenebilir skeptisizm(kuşkuculuk) sapkın bir felsefi akım olduğu
için karşı devrimci bir öze sahiptir. Kim ki kanıt göstermeden skeptisizme
başvuruyorsa o burjuvazinin bir borazanıdır. Zizek asla gösteremeğeceği
kanıtlar üzerinden Stalin’e saldırmaktadır. Böylece Lenin bahsettiği skeptik
sapmanın en dibine yerleşmektedir.
“İdealizm ve skeptisizm yönündeki moda felsefi
sapmalara karşı materyalizmi savunmak lazım.”(Lenin,Din Üzerine,Sayfa:52,İnter Yayınları)
Zizek’in Yanlışlıkla Verdiği Açık Stalin Döneminde Sosyalist
Üretim Biçimi Var
“ Burada Liderin özgül rolünü belirlemek gerekir: o
bu talih kaymalarından dışlanmıştı çünkü geleneksel Efendi değil, “Yanlış
Yönetimin Lorduydu”: karnavalesk yıkımın asıl failiydi. Bu karnavalesk özyıkıcı
dinamik nedeniyle,Stalinist nomenklatura
hala yeni bir sınıf olarak nitelenemez.Andrzej Walicki’nin belirttiği gibi,
paradoksal bir şekilde, nomenklatura’nın yeni bir sınıf halinde dengeye
ulaşması gerçek Stalinist “totalitarizmle” uyuşmaz; ancak Brejnev yıllarında;(
Sovyet nomenklatura’sının sağlamlaşması gerçekleşti, Sovyet tarihinde ilk kez
bu nomenklatura ‘kendisini daha yüksek otoritelere boyun eğmekten kurtarmayı
başardı’ ve kendisini sadece (Kruşçev’le elde ettiği) fiziksel güvenceyi değil aynı zamanda performansından bağımsız bir iş
güvencesini de elde etmiş olan dengeli ayrıcalıklı bir katman olarak oluşturdu
aslında bu yeni yönetici sınıfınkine
benzer bir statüydü… Totalitarizmin en yüksek seviyesi, sadece bütün olası sapmaların
değil, aynı zamanda varlıkları ideolojik saflığı tehlikeye atıp iktidarın
monolitik yapısını da çökertebilecek olan dengeli çıkar gruplarını da hedef
alan o sürekli kovuşturmalar dönemiydi.” (Slavoj Zizek, Stalinizm, Sayfa:72,
Encore yayınları)
Böyle bir tarih okuması olamaz. Zizek göre
Sovyetlerde ne proletarya egemendi ne de nomenklatura adında Sovyet burjuva
sınıfı diye adlandırabilceğimiz unsur. Zizek’e göre egemen olan tek unsur
Stalin’di. Bu idealizmin en saflaşmış halidir. Marksizmin en ciddi reddidir. Şu
andaki Emperyalist sistemde bile tek adam yok belli burjuva hizipleri dünyayı
paylaşmış durumdadır. Sovyetlerde Stalin’in tek adam ya da tek burjuva olması
şayet Sovyetlerde sosyalist üretim olmadığını söylesek bile o zamanki sınıfsal
pozisyon alma durumuna uymamaktadır.
Tek bir adam bütün ülkenin efendisi olamaz
Zizek ileride Sovyetlerdeki(Stalin dönemi) eksik unsurun bürokrasi olduğundan
değiniyor. Ne de güzel diyor çünkü bürokrasi egemen olsa onun dayandığı bir
burjuva unsur olması gerekmektedir. Eğer bürokrasi yoksa onun altıda yoktur
yani burjuvazi yoktur. Ayrıca Stalin’e tek adam diyerek Marksizmi alt üst
etmektedir çünkü Marksizm devlet iktidarı bir sınıfın zor aracıdır der. Eğer nomenklatura’nın
egemenliğinden bahsedemezsek Sovyetlerde proletarya diktatörlüğünün
uygulandığını, egemen gücün proletarya olduğu ve burjuvazi olmadığı için sosyalist
üretim biçiminin Stalin dönemindeki Sovyetlerin üretim biçimi olduğu sonucunu
çıkarmaktayız.
Sonuç olarak Zizek yeni dönemin yeni sosyalizmi diye
yeni dönemin yeni karşı devrimci ideolojisini piyasa sürmekte ve sosyalizme ve
onun kazanımlarına savaş açmaktadır. Burjuvazinin Zizek’i varsa bizim de Stalin’imiz
var. Stalin’i Zizek gibi sinsilere yedirmeyiz yedirmeyeceğiz. Eski karşı
devrimci iftiraları tekrar piyasa süren Zizek senin ideolojini YEMEZLER!
Dipnotlar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.