Marksizm
Hiçbir Zaman Aydınlanmanın Güdümünde Olmadı
Aydınlanma çağının Marksizme etkileri üzerine,
günümüzün marksizm içine sızmış burjuva düşünürleri Marksizmin, aydınlanma
özelliği taşıyan bir ideolojik akım olduğu konusunda kitleleri uyutmaktadırlar.
Bu düşünür dediğimiz ideolojik zehir tacirlerinin iddia ettiklerine göre:
“Marksizm,
aydınlanma çağında ortaya çıkmaya başlayan sekülerliği,deney ve gözlem metodunu
benimsemiş ve metafiziği reddetmesiyle birlikte daha sonra ortaya çıkan
pozitivizmin kuyruğuna yapışmıştır.”
Bu kişilere sormak lazım Kant,Hume,Hegel,Leibniz,Descartes’ta
metafizik öğeler yok mu? Ya da Comte,Locke,Darwin’in deneycilikleri bizim deney
anlayaşımızla bizim hedeflerimizle bir mi? Bu iki kesimlede Marksizmin ilişkisi
içerik açısından değil yöntemsel biçimdedir. Bazı filozoflarla ise hiçbir
birliği bulunmamaktadır. Örnek olarak Marx, Hegel’den diyalektik yöntem
alınmıştır ama içerik olarak Hegel’i metafizik olmakla suçlamıştır. Marksizmin
etkilendikleri filozoflar ise şöyledir:
“Materyalist tarih görüşü
ve proletarya ile burjuvazi arasındaki modern sınıf savaşımına özel uygulayımı
ancak diyalektikle olanaklıydı. Ve Alman burjuvazisinin okul öğretmenleri, büyük Alman
filozoflarının anısını ve onların verdiği diyalektiği boş bir seçmeciliğin ( Eklektizismus ) bataklığında boğdularsa, biz de
gerçeklikle diyalektiğin korunması için modern doğabilime tanık olarak başvurmaya
o derece zorlandık – biz Alman sosyalistleri yalnız Saint-Simon'dan,
Fourier'den ve Owen'dan değil, ama Kanttan,
Fichte'den ve Hegel'den de kaynaklandığımız için övünçlüyüz.”(
Engels,Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm, Almanca 1882 Birinci Baskıya Önsöz)
“Herkes bilir ki, Hegel diyalektik yöntemin babasıydı. Marx, bu yöntemi arındırdı ve
geliştirdi. Anarşistler bunun
farkındalar kuşkusuz. Hegel'in
bir tutucu olduğunu biliyorlar, ve böylece, bundan yararlanarak,
"restorasyonun" savunucusu diye Hegel'e şiddetli küfürler
yağdırıyorlar, büyük bir gayretle, "Hegel'in restorasyonun filozofu
olduğunu ... mutlak biçimiyle bürokratik anayasacılığı övdüğünü, onun tarih
felsefesindeki genel düşüncenin restorasyon döneminin felsefi eğilimine bağlı
olduğunu ve ona hizmet ettiğini" ve vesaire vesaire, "kanıtlamaya"
çalışıyorlar… Biz iddia
ediyoruz ki, bu yolla kendi cehaletlerinden başka hiç bir şeyi kanıtlayamazlar. Pascal ve Leibnitz devrimci
değillerdi, ama keşfettikleri matematiksel yöntem, bugün bilimsel bir yöntem
olarak kabul edilmektedir. Mayer ve Helmholtz devrimci değillerdi, ama fizik alanındaki
buluşları bilimin temeli olmuştur. Lamarck
ve Darwin de devrimci değillerdi, ama
onların evrimci yöntemi biyoloji bilimini ayakları üstüne oturtmuştur... O halde, tutuculuğuna rağmen, Hegel'in
diyalektik yöntem denen bilimsel bir yöntem bulmayı başardığı neden kabul
edilmesin?”(Stalin,Anarşizm mi Sosyalizm mi?,
sayfa:17-18)
“Açıktır ki, Cuvier'in afetleriyle, Marx'ın diyalektik yöntemi
arasında ortak hiç bir şey yoktur. Öte
yandan, darvinizm, yalnızca Cuvier'in afetlerini reddetmekle kalmaz,
gelişmenin, devrimi de içeren, diyalektik yönden kavranmasını da reddeder;
oysa, diyalektik yönteme göre, evrim ve devrim, nicel ve nitel değişmeler, aynı
hareketin zorunlu iki biçimidir. Açıktır
ki, "Marksizmin ... darvinizmi eleştirisiz kabul ettiğini" iddia
etmek de yanlıştır.” (Stalin,Anarşizm mi
Sosyalizm mi?, sayfa:24)
Görüldüğü gibi Marksizm aydınlanmadaki bilim
adamlarının görüşlerini kabul etmiyor. Onlarla aynı sonuçlara varmıyor, onların
yöntemlerini kullanarak onların tam tersi sonuçlara varıyor. Örnek olarak Hegel’in
diyalektiğinden metafizik çıkarken Marx’ın diyalektiğinden materyalizm çıkıyor.
Ya da Locke’un ve Comte’un deneyciliğinin çıktığı kapı liberalizm iken Marx’ın
deneyciliğinin çıktığı kapı sosyalizmdir. Bir Marksist’in deneyi kullanma
biçimi ise şöyledir:
“Carstanjen demek istiyor ki, Avenarius, Salt
Deneyin Eleştirisi’nde, deneyi, yani her türlü “insansal anlatımları” bir
inceleme konusu olarak alır. Avenarius, burada, diyor Carstanjen, bu
anlatımların gerçek olup olmadıklarını ya da hayaletlerle ilişkili olup
olmadıklarını kendine sormaz; sadece mümkün görünen hem idealist hem de
materyalist bütün insansal anlatımları sorunun özüne inmeden düzenler,
sistemleştirir ve alışılmış biçimde sınıflandırır…Böylece, hiç kuşku yok ki, felsefenin materyalist ve idealist
eğilimleri olduğu kadar, Hume’ün ve Kant’ın eğilimleri de, “deney” terimi
altında gizlenebilir, ama ne inceleme konusu olarak deneyin tanımı, ne de bir
bilgi aracı olarak onun tanımı bu açıdan sorunu çözümlemez.”
(Lenin,Materyalizm ve Ampriokritisizm,sayfa:162-63,Sol Yayınları)
Görüldüğü gibi deney idealist amaçlar için
kullanılabilecek bir nesnedir Hume ve Kant
böyle kullanmıştır. Bir Marksist ise bunun tam tersi amaçlarla deneyi kullanır.
Marksizme aydınlanmacı diyenlerin hepsi Marksizmin yöntemsel olarak kullandığı
araçlar yüzünden Marksizmin aydınlanmadan etkilendiği söylemektedirler. Bu
kişilere sormak lazım Taliban’da silah kullanıyor Maocu gerillalarda silah
kullanıyor bu kafaya göre Maocu gerillalar silah kullandığı için Taliban’dan
etkilendi demek gerekir(yöntemsel olarak ikisi de silah kullanıyor). Bu kafa ne
kadar sağlıklı sonuç verir ise Marksizminin Aydınlanmanın alt kategorisi
olduğunu söyleyen kafa aynı derecede sağlıklı sonuç verir yani Marksizmin
aydınlanmanın bir kolu olması diye bir şey yoktur. Aydınlanma geleneği ile
Marksizm birbirinden tam zıt sonuçlar ve tam zıt sınıflara hizmet eder. Bu
yüzden bu eleştiriler saçmalıktır. Marx’ın Comte ve pozitivizm üzerine
görüşleri şöyledir:
“Bu arada bir yandan Comte’u okuyorum, çünkü burada
İngilizlerle Fransızlar bu herif hakkında epey şamata yapıyorlar. Onları büyüleyen
şey ansiklopedik biçim, sentezler. Ama Hegel’le karşılaştırırsan zavallıca( Hem
de Comte mesleği bakımından matematikçi ve fizikçi olarak Hegel’den üstün, yani
ayrıntılarda üstün, ama insan bütününü düşündüğü zaman Hegel sonsuz derecede
büyük). Ve bu süprüntü pozitivizm 1832’de ortaya çıktı!”( Marx’tan Manchester’daki
Engels’e, 7 Temmuz 1866,Seçme yazılar cilt:1,sayfa:211)
Görüldüğü gibi Marksizmin pozitivizmle hiçbir
alakası yoktur. Marx kendi ağzından pozitivizmi kuru bulur. Bunun yanında
Hegel’i kuru bulmamakla beraber yalnız yöntemsel bir birliği mevcuttur. Yani
Marksizm aydınlanma ile aynı yolun yolcusu değildir. Aydınlanma ticaret gemisi
iken(olumsuzdur) Marksizm onu batırmak isteyen bir korsan gemisidir. (olumludur)
İkisi de gemi diye ikisini aynı kefeye koymak ancak analiz yeteneği kötü bir
insanın yapacağı birşeydir. Gelelim günümüz Marksistleri neden Marksizmle
aydınlanmayı aynı çuvala koyuyorlar. Bu grupları iki kısıma ayırmalıyız:
1-Marksizmin
aydınlanmanın alt aşaması olduğunu iddia eden sağ sapmanın Marksizm eleştirisi
Bu grubun amacı, Marksizmdeki devrimci dinamiği yok
etmek için aslında Marksizmin önceki felsefi akımlardan ciddi bir farkı
olmadığını, aydınlanma çağının etkisinden çıkmış bir ideolojik akım olduğunu,
ideolojik yapısının o zamanın konjonktüründen etkilendiğini ve günümüzde “yeni
çıkan araştırmalar” ile artık geçerliliğinin kalmadığını ve revize edilmesi gerektiğini iddia eder.
Buradaki amaç Marksizmi tasfiye etmek ve proleterlerin devrimci ideolojisi
unutturmak için yapılan bir girişimdir. Yeni dünya konjonktüründe burjuvazinin
pozitivizme ve aydınlanmaya karşı açtığı savaşta Marksizmi bu unsurlara dahil
etmekte, Marksizmin bu unsurların zıddı olduğunu unutturmaya çalışmakta ve yeni
dünya düzenindeki karşı-aydınlanmacı gruba Yeni-Marksizmi dahil edip burjuva
ideolojisine entegre etme girişimi sağ grubun amacıdır.
Bu aydınlama düşmanı gruplar, eleştirilerine Marksizmi
dahil edip onu din ile uzlaştırmaya çalışmakta, sınıfsal özelliğinden ayırmak
istemekte, kimlik siyasetine dahil etmeye çalışmakta, temel Marksist görüş olan
altyapının üstyapıya etkisini reddetmekte bazen üstyapı da altyapıya etki eder
demekte, daha da ileri giderek sınıf tartışması yapmakta işçi sınıfının aynı
düşünen bir topluluk olmadığını belirtmekte, işçi sınıfı diye bir oluşumun
kurmaca olduğunu söylemekte ve insanlar bir grup oluşturmuşlarsa onlar bir
sınıftır diye eklemektedirler. Devrimi reddedip bunun evrimsel olarak grupların
uzlaşmasına yol açacak bir dönemin mümkün olduğu dahi ileri sürebilmektedirler
Sonuç olarak
bu oluşum Marksizmi geliştireceğim diye yola çıkarken Marksizmden geriye hiçbir
şey bırakmamaktadır. Bu gibi grupların üstyapı da altyapı etkiler demelerine kanmamak
lazım eğer bir üstyapı hala var ise onu altyapı belirliyordur çünkü her egemen
sınıfın belirlediği bir üstyapı vardır. Bunu değiştirmeye kalkanlar nihai
olarak Marksizmi tahrif etmeye, işçi
sınıfının varlığını yok etmeye, hatta sınıfların olmadığını iddiaya kadar sürükleyecek
ideolojik ihanet içinde olacaklardır. Sağ sapma, Marksizmle aydınlanmayı bir
tutup buradan burjuvazi ile ittifak kurmayı amaçlayan siyasal pozisyon alma durumudur.
2-Marksizmin
aydınlanmanın alt aşaması olduğunu iddia eden sol sapmanın Marksizm eleştirisi
Bu görüş ise Marksizmin aydınlanmanın alt aşaması
olduğunu şöyle temellendirmektedir:
“ Dünyada sosyalist blokun yıkılmasından sonra din
karşıtı bir sosyalizmin mantığının başarılı olmayacağı ortaya çıktı. Biz yeni
dönem Marksizmini dinleri dışlayarak değil dinsel grupların içinde olan
devrimciliği çıkararak yapabiliriz. Tarihte dini sosyalist hareketler olmuştur.
Bu yüzden halkı örgütlerken illa onların dini kimliklerini değiştirmek gibi bir
iddiamız olmamalı halkı din düşmanı olarak karşımıza almamalıyız.”
Bu kesim tamamen pragmatik çıkarlar uğruna Marksizmi
heba etmektedirler. Sol sapma, halkın kurtuluşu için gerekli olanı yapma
konusunda doğru bir yöntem uygulayamamaktadır. Halk algısı ise şöyledir: “
nasıl düşünüyorsa düşünsün yeter ki emperyalizme karşı savaşsın.” Fakat halkın
kurtuluşu için neye gerekli olduğu konusunda ona yol göstermezse halk tam
anlamıyla nasıl kurtulabilir? Bu mantıkla sosyalizm zafer ile çıkabilir mi?
Asla zafer kazanamaz bu mantık ile. Bu kafa yapısı tamamen Marksist bilincin
zayıflamasına, proleter ideolojinin iflasına, burjuvazinin uzun vadeli zaferine
neden olacak bir hatayı içinde barındırıyor. Aynı zamanda sağ sapmada ki kimlik
siyasetini,üstyapının altyapıyı etkilemesi olgusunu,sınıf tartışmasını
gündemine alıp Marksizmi çarptırıyor. Marx’ın uyarısına kulak verelim:
“Komünizmin mevcut dünya düzenine büsbütün
karşıtlığına dair bilinci daha da zayıflatabilecek ve bulandırabilecek bütün
boş söylemlere karşı durmak gerekiyor.”(Marx-Engels,Alman
ideolojisi,sayfa:407,evrensel basım yayın)
Sonuç olarak Marksizmi aydınlanma ile yakınlaştırma
çabaları ve bunun üzerinden verilen eleştiriler Emperyalizme yaramaktadır. Her
kim Marksizm aydınlanmanın bir akımıdır diyorsa. Proletaryaya ve müttefiklerine
ihanet ediyor ve burjuvaziye hizmet ediyordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.