Latin Amerika, günümüzde dünyadaki en hareketli
devrimci mücadelenin yürütüldüğü alanların başında gelir. Bu kıtadaki
hareketler genellikle Maoist olma özelliğini taşımaktadır. Bu hareket içinden
Meksika’daki EZLN hareketinin yeri bir başkadır. Bu hareket sosyalist blokun
yıkılmasından sonra 1994’te son biçimini almış olmasının yanında Sovyet tipi
devrimcilikten uzak olmasıyla günümüzün silahlı devrimci mücadelesinde önemli
bir yerde durmaktadır. EZLN neo-liberalizme
karşı mücadelesiyle tanınan bir örgüttür. Finans kapitalin egemenleri
tarafından pompalanan küreselleşmenin olumlu olacağı olgusuna karşı, belki de
modern zamanın neo-emperyalizmi olan bu sürece karşı, EZLN’nin aldığı tutum
birçok kesimin, küreselleşme ve bunun ekonomik ağayı olan neo-liberalizm’in
gerçekte ne olduğu konusunda ciddi bir aydınlanmasını sağlamıştır. Burada
dikkat edilmesi gereken unsur, EZLN Sovyet tipi devrim stratejisini bırakıp yerine,
yeni bir strateji ile başka bir sosyalizm kurmanın mümkün olduğunu iddia
etmekle proletaryanın ve müttefiklerinin çıkarlarını sağlayabilme potansiyeline
sahip olabilir mi? EZLN hareketinin başarısı bu sorunun cevabına bağlıdır. EZLN
ne kadar sosyalisttir ne kadar neo-narodniktir? Narodnizm ile dünyadaki ürünleri yaratan
sınıfın lehinde bir sonuç alınması mümkün müdür? EZLN kendini narodniklikle
ayırmadığı sürece neo-liberal hareketten kendini ayırabilir mi? İşte bütün bu
sorular mücadelenin başarısını tayin edecek temel sorunlardır. EZLN’nin neden
narodnik özelliklere sahip olduğunu incelemeye başlarsak. Narodnik hareket küçük
burjuva devrimci özelliğe sahip Çarlık Rusya’sında faaliyet sürdürmüş bir
oluşumdur. Amacı mülksüz köylülüğe toprak vererek herkesi toprak sahibi yapmak
ve bu dağıtımla sosyalizmi kurmaktır. Narodnik hareketin sorunu burada
yatmaktadır. Narodniklerin bu düşüncesi ile ancak kapitalizmin gelişmesini
sağlamaya yarayan bir sonuç doğacı kesindir. Çünkü mülkiyet hakkını kaldırmadan
herkesi toprak sahibi yapmak kapitalizmi geliştirecek bir unsurdur ve nihai
olarak zaman içinde dağıtılan topraklar gene bazı insanların tekelinde
toplanacaktır. Narodniklerin bu yaptıkları ancak tarihin çarklarını geri
sarmaktan başka bir şey olmayacaktı. Bundan dolayı narodnikler Bolşevikler
tarafından eleştirilmişlerdi. EZLN ile narodnizm arasında bağlantı kurmak
gerekirse önce egemen sınıfa karşı sol söylemlerle bir eleştirinin olması
gerekir bu da EZLN’de mevcuttur:
EZLN’deki
Narodnizm
“ Güneydoğu milli sermayesinin üçte ikisi enerji
sektörüne ayrıldı. Ama bu ülke sadece beş yıllık planlardan sıkıntı çekmiyor,
o, bu tür yağma ve işletme deneyimlerini yüz yıllardır yaşıyor. Tıpkı bugünkü
gibi, keresteler, meyveler, hayvanlar ve insanlar, çok eskiden de, metropollere
akıyordu. Tüm muz cumhuriyetlerinde olduğu gibi, neo-liberalizm ve ‘liberal
devrim’ söylemleriyle, Güneydoğu, ihtiyaç malzemelerini, el zanaatlarını beş yüz
yıldan beri yaptığı gibi, ithal ediyor ve kapitalizmin temel ürününü ihraç
ediyor: sefalet ve ölüm.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı
Marcos,Belge yayınları,sayfa:46)
Mevcut sistem eleştirisi narodnizmin ilk aşamasını
temsil ediyordu. ikinci ihtiyaç nesnemiz köylü sloganıdır:
“Köylünün tarım için tek bir ağacı kesemediği
topraklarda dinamitler patlıyor, ağaçlar birbiri ardına devriliyor. Her
kesilmiş ağaç onlara en azından on maaşları kadar bir paraya ve hapis cezasına
mal oluyor. Yoksul ağaç kesemez; her seferinde biraz daha yabancı olan ellerin
arasındaki petrolcü hayvan ise, evet. Köylün yaşamak için kesiyor; hayvan
yağmalamak için kesiyor.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı
Marcos,Belge yayınları,sayfa:43)
Bir sonraki aşamada bir sosyalizm iddiası gelmesi gerekmektedir
:
“Sosyalizm
öldü. Yaşasın sermaye. Radyo, basın televizyon hep bunu söylüyor, akla geri
dönmüş ve pişman olmuş bazı eski sosyalistler bunu tekrarlıyor. Ama herkes
umutsuzluğun ve konformizmin sesini dinlemiyor. Herkes kendini cesaretsizliğin
kızağında kaymaya bırakmıyor. Çoğunluk, milyonlar, iktidarın sesini dinlememeye
devam ediyor, ve duyamıyorlar, onlar, kulaklarının içine ölümün ve sefaletin
çığlıklarını atan kan ve gözyaşlarıyla sağırlaşmışlar. Ama bir dinlenme anında,
çünkü bu hala mümkün, başka bir sesi dinliyorlar, yukarıya ait olmayan,
aşağılardan esen, dağlardaki yerlinin yüreğinde doğan bir rüzgarla taşınan ve
onlara adaletten, özgürlükten bahseden, onlara sosyalizmden bahseden, umuttan,
dünyadaki yegane umuttan bahseden sesi.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı
Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:56)
EZLN ilginç bir şekilde günümüzde sosyalizmin
ölmediğini dile getirmektedir. Fakat aşağıda da göreceğimiz gibi EZLN her ne
kadar sosyalizm ölmediğini savunsa da kendisinin izlediği taktiğin bizzat
sosyalizmi mezara koymanın bir başka biçimi olduğunu, bilinçli ya da bilinçsiz
bir şekilde unutuyor.
EZLN’nin
Doğasında Olan İşbirlikçilik 1
“Silahlı mücadele biçimimiz haklıdır ve doğrudur.
Eğer tüfekleri almamış olsaydık, yönetim, hiçbir zaman, topraklarımızdaki
yerlilerle ilgilenmeyecekti ve biz hala sefalet ve terkediliş içinde olacaktık.
Şimdi ise, yönetim yerlilerin ve köylülerin sorunlarına çok kafa yoruyor, ve
böyle olması iyidir. Ama Meksika’nın Chiapas yoksullarının sesini dinlemesi
için Zapatist tüfeklerin konuşması gerekmektedir” (Ya Basta! Artık Yeter!,
İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:102)
Çok önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor EZLN
yukarıdaki alıntıda silah kullanmayı meşrulaştırmada hükümetin dikkatini çekme
konsepti ile bağdaştırıyor. Gerçek bir sosyalist örgütün silah kullanmayı
meşrulaştırması ise hükümetin dikkatini çekmek için değil bizzat hükümetin burjuvazinin
uşağı olduğunu açıklayıp bunun yerine sömürüsüz bir toplum kurma yolunda
iktidar talep etmek ve bu iktidarı almak için tek yol olan silahlı mücadeleye
girişmek. Şeklinde bir yol haritasıyla silahlı mücadelenin meşrulaştırılması
olmalıydı. EZLN’nin yaptığı egemen sömürücü gücü kabul etmekten başka bir anlam
taşımıyor.
“ Meksika tarihinde, halkın çıkarlarıyla ve
iradesiyle ilgisi olmayan diktatörlere karşı bir halk devriminin zaten olduğunu
hiç kimsenin unutmaması gerekmektedir. Ve bu devrimin ardından, Meksikalılar
39. Maddesi ‘halk, her zaman, yönetim biçimini feshetmek ya da değiştirmek
hakkına mutlak olarak sahiptir’ olan bir anayasayı onaylamıştır. İşte bu
yüzden, Federal Birlik güçlerini, hizmet etmek zorunda oldukları halkın bu
talebine karşılık vererek, sorumlu bir biçimde, politik görevlerini yerine
getirmeye çağırıyoruz. Anayasayı uygulamadıkları ve 39. Maddeye uymadıkları
sürece, silahları konuşturmaktan başka çözüm yolumuz olmayacaktır.” (Ya Basta!
Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:98)
EZLN egemen güç olarak hükümeti tanımakla kalmıyor
burjuva anayasını kendine referans alıyor ve bu yasadan hareketle direnmeyi
meşru kılıyor. EZLN dikkat etmesi gereken hususu gözden kaçırmıştır.
Burjuvazinin yönetimindeki devletler eğer o ülkenin geleneğinde bir direniş
geleneği varsa, burjuvazi kendisini egemen kılmak için bazı sembolik önemdeki
ve halkın yüreğini okşamak için bazı sempatik önermeleri anayasaya yazar. Bu
sembolik önemdeki kanunları hep ‘ama’lar takip eder. Örnek olarak Türkiye’de
toplantı ve gösteri hürriyeti vardır ama yasaya bir ‘ama’ ekleyerek o hakkı
engellerler. Yunanistan’daki direniş yasası benzer bir sembolik haktır. Meksika’daki
bu madde de semboliktir. Bu davranışla EZLN işin sınıfsal özelliği
kaybettirmekte ve burjuva devletinin bütün yasalarının ancak burjuvazinin
lehine çıkacağı ilkesini ayaklar altına almaktır. EZLN’nin bu hareketi, düzen
içinde kalmanın bir başka şekilde söylenmesidir.
EZLN’nin
Doğasında Olan İşbirlikçilik 2
“Federal hükümet ise EZLN’yi herhangi bir biçimde
tanımayı bile reddediyor. O halde, biz de, EZLN’mizin ‘savaşan güç’ olarak
tanınmasını sağlamak ve bu biçimde, tüm uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde
oturtmak için, şu andan itibaran, uluslar
arası mahkemelere başvuracağımızı ilan ediyoruz… Dışlama ve nefret bize
yöneldiğinde, zaten iktidarın ağzındaydı. Güvensizlik bir konum, biz bunu
yaşıyoruz ve beşyüzyıldır ölüyoruz. Değişen nedir? Bizim ikilemimiz
‘demokratik’ bir seçim ya da şiddet arasında değildir. Gerçek seçim, bizim
için, onurlu bir barış ya da onurlu bir savaş içindir.” (Ya Basta! Artık
Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:123-124)
EZLN sırf Meksika hükümetiyle işbirlikçilik içine
girmiyor ayrıca çok eleştirdiği neo-liberal politkaların hakkını savunmakla
yükümlü mahkemelere başvurarak hak talebinde bulunuyor O zaman EZLN’ye sormak
lazım bu nasıl neo-liberalizm karşıtlığı? Tıpkı Narodniklerin İngilizlerle
işbirliği altında Bolşeviklere karşı iç savaşta savaşması ve işbirliğine
girmesi gibi EZLN’de işbirliğini başka bir bağlamda küresel güçlerle
oluşturuyor.
EZLN’nin
Devrim Karşıtlığı
“Meksika’daki devrimci dönüşümün, kelime anlamıyla
bir eylemin meyvesi olmayacağını düşünüyoruz. Yani, gerçek anlamıyla, bir
askeri ya da sivil bir devrim olmayacak. Aslolarak, birçok sosyal cephe
üzerinde, çeşitli yöntemlerle, değişik sosyal formlar altında ve çeşitli
derecede katılımlarla ve sorumluluklarla gerçekleşen bir mücadelenin
sonuçlandırdığı bir devrim olacak. Bu sonuç, belli bir sosyal öneri taşıyan bir
partiye, bir örgüte ya da örgütler topluluğuna ait olmayacak, ama çeşitli
politik öneriler içinde sağlanan demokratik çözüm alanına ait olacak. Bu demokratik
çözüm alanı, şimdiden tarihsel olarak ayrılamayan üç temel kaide ile
hudutlanacak: ağırlıkta olan sosyal talebi belirlemek için demokrasi, şu ya da
bu öneriyi seçmek için özgürlük, ve tüm önerilerin kendilerini koruyabilmeleri
için adalet.” (Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge
yayınları,sayfa:109)
EZLN bu tutumuyla açıkça proletarya diktatörlüğüne
karşı tutum takınmış oluyor. Bir Marxist örgütün hiç kullanmayacağı saf
demokrasi,adalet,özgürlük laflarını kullanıyor. O zaman EZLN’ye sormak lazım
sosyal talep olarak burjuvazinin lehine olan bir şey toplum tarafından
benimsenirse ne yapacaksınız? Kabul mü edeceksiniz? EZLN devrimi dışlayarak
demokratik çözümü ön plana koyarak burjuvazinin tahakkümünü kabul etmekte ve
bir sosyal demokrat partiden farksız hareket etmektedir.
EZLN’nin
mücadelesinin Sınıf Savaşımından Ücret savaşımına dönüşümü
“ADALET! ÖZGÜRLÜK! DEMOKRASİ! İşte üç zincirin üç
anahtarı. Onurlu ve iyi ücretli bir iş hakkı için adalet. Egemenden ve onun
sözcülerinden bağımsız olarak örgütlenebilme hakkı için özgürlük. İktidar bize
itaat etsin diye talepte bulunma hakkı için demokrasi. İşte, bu toprakların en
küçükleri olan bizlerin istediği şeyler. İşte istediklerimiz: üç hak, üç savaş,
üç güneş. Tek bir gelecek: yeni bir Meksika’nınki.” (Ya Basta! Artık Yeter!,
İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos,Belge yayınları,sayfa:255)
EZLN’nin bu burjuva demokratik talepleri için
yürüttüğü savaşım yüzünden neden neo-liberal mahkemelere başvurduğunu anlamak
şimdi daha kolay. Bir zamanlar narodnikler nasıl sözde sosyalist ise EZLN’de
bugün odur. EZLN sosyalizmi bu talepleriyle anca rüyasında görür.
EZLN’nin
Rüyalar Alemindeki Sosyalizmi
“Rüyalarımızda, başka bir dünya görmüştük. Gerçek
bir dünya, halen yaşadığımızdan radikal olarak daha adaletli bir dünya. Bu
dünyanın silaha ihtiyacı olmadığını, orada barışın, adaletin ve özgürlüğün
hakim olduğunu,hem de öyle bir doğallıkla ki, onlardan uzak bir şey gibi değil,
ekmek, kuşlar, hava ve su dermiş gibi, ses ve kitap dermiş gibi bahsedildiğini
düşledik. Ve bu dünyada sağduyu ve çoğunluğun iradesi hakimdi, ve yönetenler
düşünen kişilerdi, itaat ederek yönetiliyorlardı; bu hakiki dünya geçmişe ait
bir rüya değildi, bize atalarımızdan gelmiyordu. Geleceğin dünyasıydı,
atacağımız bir sonraki adımdı. İşte böyle yürümeye koyulduk, evimizi
aydınlatması için, tarlalarımızı büyütsün, çocuklarımızın kalbini yıkasın,
terimizi silsin, tarihimizi temizlesin ve herkes için olsun diye bu rüyayı
masamıza taşımak için yola koyulduk. İstediğimiz budur. Ne daha az, ne daha
çok.”(Ya Basta! Artık Yeter!, İsyancı Komuntan Yardımcısı Marcos,Belge
yayınları,sayfa:196-197)
EZLN romantik duygularla hareket ediyor ama gerçek
şu ki EZLN istediği kadar yola koyulsun bu taleplerle halkının boğazlanmasından
başka bir sonuç elde edemeyecek. Ve anca rüyasında böyle bir dünyada yaşayabilecek.
Ne daha az, ne daha çok. Sonuç olarak bütün Marxist örgütler Narodnik rüyalarından
uyanıp gerçek kurtuluşa nasıl gidilir diye kafa yorsalar dünyadaki devrimci
proletarya için daha hayırlı olacaktır. Saçma sapan talepler için onla bunla
işbirliği yaparak, onun bunun egemenliğini kabul edip, onun bunun kanunu kendine
referans almak yerine.