Stalin'i eleştirme adına yapılan entellektüel lafazanlıklar
başta sırf Stalin'in kişiliğine yapılmış saldırılar gibi görünsede aslında onun
şahsını eleştirmekten çok daha derin bir eleştirinin kaynağını oluşturmaktadır.
Bu kişi/gruplar sosyalizme saldırılarını açıktan yapamadıkları için sosyalizme
saldırmak için "Stalin paravanı" kullanarak yapmaktadırlar. Bilindiği
gibi emperyalizmin Stalin'e düşmanlığı başka hiçbir düşmanına benzemez çünkü
Stalin'den başka hiç kimse emperyalizmin tahtını bu kadar sarsmayı
başaramamıştır. Bu yüzden hakkında en çok dezenformasyon olan lider kuşkusuz
Stalin'dir. Emperyalizmin içerideki ajanlarını kullanarak açıktan Stalin'e
saldırması Kruşçev döneminde ayyuka çıkmış ve bu tarihten itibaren sosyalizme
saldırmak isteyen iç ajanlar Stalin üzerinden sosyalizme saldırmayı
benimsemişlerdir.
Bu deneyimsiz eleştirmenler eleştirilerini "Stalin
kültü" üzerinden yapmış bütün sorunların kaynağı olarak Stalin işaret
edilmiş ve böylece tarihi yapan bireylerdir gibi idealist tarih yazımının
pençesine düşmüşlerdir. Bu gibi eleştiriler geçerliliğini hala korumakla
birlikte artık uyanan bazı burjuva entellektüelleri bu eleştirilerin zayıf
olduklarını görmelerinden ötürü "Sovyetlerdeki bozukluğu Stalin'in
bireysel özellikleriyle açıklamak manasızdır bu dönemde böyle bir
düşüncenin(Stalinizm) çıkmasına neden olan tarihsel koşulları incelememiz
lazım" demektedirler. Tabi ki bu eleştri her zaman olduğu gibi liberal bir
eleştiri olmaktan öteye geçememektedir.
İlk bölümde Stalin'i bireysel olarak eleştiren kişilerin
Stalin'i eleştirdikleri noktalara değineceğim sonra bu eleştirilerin tarihte
ilk önce kime yapıldığına geleceğim daha sonra da ikinci böümde
"Stalinzmin" ortaya çıkmasına sebep olan tarihsel koşulların
incelenmesi lazım diyen kişilere eleştirilerimi getireceğim.
Bölüm 1: Stalin'i
idealist eleştiriye tabi tutanlara cevap
Stalin'in en çok suçlandığı bireysel özellikleri olarak
şunlardır: a) Tek adam b) kindar/kışkanç c)tepeden inmeci jakoben d) paronoyak
e) devrimci katili.
Bu gibi eleştirlerden c şıkkı dışındakilerin hiç biri doğru
değildir tepeden inmeci jakoben olmak Marksizmin temel özelliğidir bu Marksizm
ile anarşizmi ayıran özelliklerin başında gelmektedir. O yüzden bir marksistte
jakoben tepeden inmeci denirse bir Marksist bundan onur duyar. Diğer şıklar ise
bir iftiradan ibarettir. Bu eleştirileri ilk olarak Bakunin Marks'a yapmıştır
ve anarşizm "bir dünya görüşü olarak anarşizm,
tersine çevrilmiş burjuva düşüncesi"(Lenin, Parti örgütü ve Parti
Edebiyatı) olduğu için yukarıdaki eleştiriler
burjuva düşüncelerinin bir yansımasıdır. Bu tarz eleştirileri Stalin'e
getirenler modern zamanın Bakunin'i ve proletaryanın kurtuluşunun düşmanı
olmaktadırlar. Bakunin'in eleştirlerine göz atalım biraz da:
a)Tek Adam eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak:Marx
"Buna göre Marx'ın da
hataları vardır. Bunlar aşağıdadır:
1) Önce o da tüm meslek
bilginlerinin yanılgılarına sahiptir, o bir doktrincidir. Teorilerine mutlak
olarak inanıyor ve bu teorilerin tepelerinden aşağıya bakarak tüm dünyayı küçük
görüyor... kendi partisine körü körüne bağlı arkadaşlardan oluşan bir çekirdeğe
sahip... kısacası onu Tansırsallaştırıyorlar ve ona tapıyorlar... O da böylelikle çok ciddi olarak kendisini
sosyalizmin ya da komünizmin Papa'sı sanıyor." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:249,Belge
Yayınları)
Burada Bakunin tıpkı modern
zamanın Stalin eleştirmenleri gibi Marx'a tek adam demektedir. Eleştirilerin
odağının aslında ne olduğu yavaş yavaş çıkmaya başlıyor:
b) Kindar ve muhalefet düşmanı eleştirisinin geçmişteki mağduru
olarak: Marx
"2) Onun bu mutlak ve
mutlakçı teorilerindeki kendini ilah saymadan dolayı doğal sonuç olarak kini de
ortaya çıkıyor. Marx kini yanlız burjuvaziye karşı beslemiyor, aynı zamanda ona
itiraz eden ve teorilerinden farklı çizgileri izlemeyi göze alan herkese karşı, devrimci sosyalistlere
bile kin duyuyor." (Bakunin,Tanrı ve Devlet,Sayfa:250,Belge Yayınları)
Stalin'i bireysel olarak
eleştirenler, aslında Marx'a ve onun şahsından bağımsız olarak bilimsel
sosyalizme zarar vermek için geçmişte dillendirilmiş eleştirileri biraz
değiştirip tekrar piyasaya sürmekte ve böylece burjuvazinin muzaffer olması
için "aydın bilinçlerini!" ortaya koymaktadırlar.
c) Paranoyak eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak: Marx
"Orada herkes kendini kollar
ve harcanmaktan, yok edilmekten korkar. Marx'ın tüm çevresi bu çerçeveyi
oluşturan kendini beğenmişlikler arasında bir sözleşmedir. Marx burada
şereflerin baş dağıtıcısıdır, fakat aynı
zamanda, kuşkulandığı kişilerin veya ona beklediği ölçüde saygı göstermemek
aksiliğine düşmüş kişilerin, sürekli hain
ve sinsi, asla açık seçik olmayan kovuşturmacısıdır." (Bakunin,Tanrı
ve Devlet,Sayfa:253,Belge Yayınları)
Görüldüğü gibi Bakunin Marx'ın kuşkulandığı
kişilere karşı paranoya derecesinde güvensizlik duyduğu iftirasında
bulunmuştur. Sanki bu şarkı Stalin içinde çalınmamış mıydı? Bu bir tesadüf mü?
d) Devrimci katili eleştirisinin geçmişteki mağduru olarak:
Marx
"Marx bana dedi ki:
"biliyor musun, ben şimdi öyle disiplinli bir gizli komünist derneğinin
başındayım ki, eğer bunun bir üyesine, git Bakunin'i öldür desem, o seni
öldürecektir." Ben de eğer gizli derneğinin onun hoşuna gitmeyen insanları
öldürmekten başka yapacak işi yoksa, ancak hizmetçilerin ve martavalcıların
derneği olabileceği şeklinde bir yanıt verdim." (Bakunin,Tanrı ve
Devlet,Sayfa:262,Belge Yayınları)
"Hoşuna gitmeyen adamları
öldüren devrimci katili Stalin" bu laf çoğu insana çok normal
gelebilmektedir hala ama kendisine sosyalist diyen birinin oturup bir daha
düşünmesi lazım. Bölüm:1'de işlemek istediğimiz konu özetle böyleydi. Stalin'in
kişisel özellikleri temel alınarak oluşturulmuş tarih yazımı adi bir idealist
iftira kampanyasıdır. Geçmişte bu tarz iftiralara Marx'ta uğramıştı. Bu kısım
en kolay çürütülebilecek karşı devrim argümanlarıydı. Bölüm: 2'de ise başta iyi
niyetlerle yapılmaya çalışılmış bir eleştiri gibi görünsede ilk eleştiriden daha
tehlikelidir bu eleştiri "Stalinizmin ortaya çıkış nedenlerini incelemek
ve bireysel özelliklerinden öte eleştiriler getirmek" tanımlanmaktadır.
Bölüm:2 Stalin'e bireysel değil tarihsel eleştiri
getirenlere cevap
"Avamın Stalin'e olan
sevdasını totalitarizm ile açıklanıyor ve Stalin kültünün gücü buna bağlanıyor.
Fakat buradaki çelişki de; tarihin itici gücü olduğuna inandığımız avamın -yani
hayal kuran öznenin- öznelliğini pasifize etmek ve bir liderin peşinden
"devletin ideolojik aygıtları" çerçevesinde koşabilen ve kendini
unutan bir yığın olarak bahsetmek. Oysa tarihsel yaklaşım alttakini ne idealize
eden ne de yerin dibine geçiren yaklaşıma tamah edilmeli."(Eski
defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine
dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:19)
Bu eleştiri Stalin'i karalamanın
ayrı bir yöntemidir. Sanki Stalin karşı devrimci olmayanların
cezalandırılmasını istiyordu. Öldürülen adamların karşı devrimci olmadıkları
sadece bu olayların o zamanların "sovyet patalojisi" olduğunu
ispatlama derdindeki yazı burjuvazinin muzaffer olmasına katkı sağlamaktadır.
Yazıda masum insanların öldürülmesi olayına Stalin'in karşı çıkışlarına değinilmiyor
ve sanki Stalin bu insanların ölümlerini onaylıyormuşçasına bir hava
oluşturuluyor ve böylece yöntemsel olarak doğru olan yazı o yöntemin
kullanılmamasıyla anti-komünist bir dezenformasyon parçacığına dönüşüyor.Yazarın
yönteminden yazarı çürütme başlayalım:
"Karşı devrimci
suçlar"dan tutuklananların oranı şöyle: 1936'da yüzde 12.6, 1937'de yüzde
12,8, 1938'de yüzde 18,6 1939'da yüzde 34.5 ve 1940'da yüzde 33.1...
Bu çerçevede, yerel ve bölgesel
sovyet yetkililerinin bir baskı grubu ve dahası taşraya dair bilgiyi üreten
aktörler olarak konumu çok önemli. İkincisi Sovyet liderliğinin
"sosyalizmin başarılarını" ve "tek sosyalizmin geleceğini"
hukuksal alanda bir anayasa ile meşrulaştırma gayreti oldukça mühim bir motivasyon.
Son olarak kamplardaki mahkum sayılarına bakarsak, savaş ve yükselen faşizm
riskinin gerçekten somut temelleri olduğu su götürmez bir gerçek. Bunların tümü
de karmaşık bir zihin dünyasına işaret ediyor. Paranoyanın en kötü yanı da
bazen gerçek temelleri olması." (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası
üzerinden sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284,
sayfa:24)
Yazarın hatası ortadadır sovyet
yetkilileri tek bir tornadan çıkmamıştı içlerinde hainlerde vardı ve bu
hainlerden bazıları yüksek görevdeydi. Bu kişiler ellerindeki yetkiyi kötüye
kullanarak arada masum insanlarıda öldürmüşlerdir. Stalin bu kişilerden
bazılarını cezalandırmıştır. Cezalandırdığında bile güncel burjuva
hizmetkarlarından bazıları "Stalin kendini kurtarmak için bu adamları
cezalandırdı." diyecek kadar küstah olabiliyorlar ve yalan
söyleyebiliyorlar. Bakalım masumları öldürenler kimlermiş Stalin yandaşları mı
düşmanları mı?
"1935-36' Stalin, devlet
güvenlik polisinin "beceriksizliği"ni birkaç kez eleştirdi. Bunun
üzerine NKDV'nin başı Yagoda(Eylül 1936'da) sonunda görevden alındı ve yerine
-daha sonra kendisinin de muhalefet komplosunun bir üyesi olduğu anlaşılacak
olan yardımcısı Nikolay Yerov getirildi. 1937 ve 1938’de Yerov’un yönetimindeki
NKDV- Stalin’in eleştirisini dikkate almış gözükerek –son derece “aktif” bir
rota izledi. O asıl komplocuları korurken çok sayıda tümüyle dürüst Komünisti
sahte suçlamalarla tutukladı ve hapse attı.”(William Bill Bland, Josef Stalin
Söylence ve gerçek,Sayfa:45)
Stalin eleştirmeni yazarın
söyledikleriyle gerçekler birbirini tutmuyor Stalin masum insanların
cezalandırılmasından rahatsızlığını sırf lafla değil pratiktede göstermiştir.
Eğer Stalin paranoyak bir insan olsaydı bu durumdan rahatsız olmak şöyle dursun
Yagoda’ya ve Yerov’a üstün hizmet madalyası verirdi. Ayrıca Kruşçev’in bu
katliamlarda Yerov’dan sonra en sorumlu kişi olması tarihsel bir gerçektir.
Neden bu ekol sürekli Stalin’e uğraşıyor ve eksik ve yalan bilgilerle roman
tadında bir tarih yazımı yapıyor? Mitlerle süslenmiş bu fantastik romanda neden
Kruşçev’den bahsedilmiyor? Tarihsel analiz yapalım deniyor hatta sovyet
bürokratlarının etkisi denmesine rağmen neden bir kere bile Kruşçev gibi iç
ajanların yaptıkları katliamlardan bahsedilmiyor? Neden tarihsel bir analiz
yapma amacında da olsa Stalin’in bu durumdaki tarihsel tutumu göz ardı
ediliyor? Stalin’in bu tutumu göz ardı edilip nasıl belli dönemdeki Sovyet
tarihi anlaşılabilir? Durum aslında açık tarihsel bir analiz yapılsa Stalin
haklı çıkacaktı yazarın bile inkar edemediği gerçeğe gelirsek:
“Troçkizme karşı aşırı reaksiyon
ve paranoya halini, bir Troçkist olarak Deutscher, Troçki’nin 1927 yılındaki
Clemenceau Doktrini’ne bağlayarak,
muhaliflerin savaş halinde iktidara gelme projesinden bahsediyor. Deutsher’in
işaret ettiği başka bir enteresan bilgi, tasfiye edilen ünlü sovyet general
Tuhaçevski’nin gerçekten de iktidara yönelik bir oluşum yarattığı, ama dış
desteği olmadığı yönünde.” (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden sol
tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:25)
Her ne kadar Yazar Tuhaçevski’nin
dış desteği yoktu desede ve “aşırı” Troçkist paranoya gibi bir cümle kursada
biz aslında Tuhaçevski’nin ve Troçkinin dış destekli olduğunu biliyoruz.
Tuhaçevski’nin eski zamanlardan beri Almanya ile ilişkisi olduğu bugün artık
inkar edilemez bir gerçek halini almıştır keza Troçki’nin Almanlarla ve
Japonlarla işbirliğine dair önemli şüpheler bulunmaktadır. Dış destek hikayesi
çok önemli olmasa bile bu muhalefet grubunun Sovyetleri yıkma girişimlerini ve
kapitalizmi restore etme çabaları kuşku götürmez bir gerçektir.
Ayrıca Stalin’in ideolojik
sempatizanlıktan dolayı Troçkistleri cezalandırması bir soğuk savaş kurgusudur.
Stalin ideolojik olarak kendini Troçkizme yakın olarak hisseden kişileri parti
çalışması ile bilgilendirme yolu seçerken sabotaj gibi eylem düzenleyenleri de
yani karşı devrimcilik yapanları ise o günün koşullarındaki cezai işlemleri
uygulayarak cezalandırmıştır. Stalin toplu eserler cilt:14 sayfa:161-177
arasında eskiden Troçkizme kayan kişilere şu anki Troçkistlere davranıldığı
gibi davranışmamasını öğütlüyor ve partideki anlayış yoksunluğu yüzünden
Troçkizme kayan kişilere veya kaymaya meğilli olan kişilere anlayışlı
davranılması gerektiği ve onların kazanılması gerektiğinden bahsediyor bunun
yanında sabotatör Troçkistlerin ise gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini
özellikle vurguluyor.
Görüldüğü gibi Stalin masum ile
suçlu ayrımı yapıyor muhalefet çetesinin Sovyet bürokrasisine girmiş kişileri
ise Sosyalizmi değersizleştirmek ve hizmetkarı oldukları burjuvaziye hizmet
için sabotajlar ve masum insanların öldürülmesi olayını tezgahlamaktadırlar. Bu
dönemi anlamak ve tarihselleştirmek için burjuva alışkanlıkların bağımlıları ve
parti içindeki burjuva eğilimlerden oluşan “kutsal ittifakın” sosyalizmin
çıkarlarına karşı giriştikleri mücadele ve buna karşı çıkan sosyalizme sadık
unsurlar arasındaki savaşım üzerinden ancak o dönemindeki Sovyetler Birliği
anlaşılabilir ve buna uygun bir tarih yazımı yapılabilir. Gerisi ne olursa
olsun tarih biliminin izinden giden bir eser olmaktan öte tarih felsefesi
alanın içinde bir çalışma olur ve bu tarz çalışmalar ne kadar güzel yazılmış
olursa olsun arkaik niteliğini korumakta ve bilim dışı olmaktadır. O zaman
yazara göre Sovyetlerdeki sorun ve buradaki patoloji neydi biraz da ona
bakalım:
“Tek ülkede sosyalizm fikri,
aslında tek ülkede olmasından çok tek ve biricik sosyalizm olma iddiası ile
patolojikti... o yaz yağmayan yağmurla
gelmeyen hasada, elindeki sürüyü kolektivizasyona yedirmemek için kesip
yiyen kolhoznikiye, doğan güneş’e uçsuz bucaksız step bozkırına; kısaca “reel”
hayata dair bir patolojiydi.” (Eski defterler:1936 Sovyet Anayasası üzerinden
sol tahayyül ve eleştiri kabiliyetine dair, Birikim dergisi sayı:284, sayfa:26)
Okuyanın tüylerini diken diken bu
garip(yalan) iddialar mı patolojik yoksa bu patolojik suçlamasını getirenler mi
patolojik? Bir kere Stalin asla
“biricik” bir sosyalizm hayal etmiyordu o tek ülkeden bütün dünyaya
yayılmasıyla nihai zaferin ancak öyle kazanılacağına dair bir algıya sahipti.
Eserler cilt 15 sayfa:310-311’de buna değinmişti keza Leninizmin Sorunları
isimli makalede de bu konuya değinmişti. Ama yazarın yaptığı gibi bir okuma
Stalin’in 1936 ve 1939 yıllarında yaptıkları konuşmalara dayandırılarak
yapılmaktadır. Keza Stalin o konuşmalarında bile biricik sosyalizm olma iddiası
gütmemişti sadece ekonomik olarak sosyalizmi uygulayabilir miyiz? Diye bir
tartışma içindeydi sosyalizmin nihai zaferinin bütün dünyada kazanılabileceğini
biliyordu ve inanıyordu. Bu açıklamalardan sonra bu eleştiriler tarihsel
gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir.
İkinci sözde patolojik olaya kanıt
sürülen “o yaz gelmeyen yağmurla gelmeyen hasada” ifadesi tam bir komedidir.
Yağmur yağmaması ne zaman insanların/devletlerin/grupların suçu olmuştur(küresel
ısınma modern algısı bir kenara bırakılırsa) nasıl insanın ve kurumların elinde
olmayan bir şey yüzünden belli bir dönemin devletinin patolojisi olabiliyor?
Ama burada niyet başka sözde Sovyetlerde ciddi kıtlıktan dolayı ölenlerin
olduğuna dair bir zamanlar ortaya atılan dezenformasyon furyasının bir ürününe
sorgusuz sualsiz bir bağlılıktan bu gibi yazılar yazılabiliyor bakalım
Sovyetlerdeki gerçek o zaman için neymiş:
“Hearst’ün
Sovyetler Birliğine karşı ilk basın kampanyalarından biri Ukrayna’da sözde açlıktan ölen milyonlarca insan hakkındaydı. Bu
kampanya 18 Şubat 1935’te, Chicago American gazetesinin ‘Sovyetler Birliğinde 6
milyon insan açlıktan öldü’ manşetiyle başladı. Nazi Almanyası’nın sağladığı
malzemeyle, basın baronu ve nazi sempatizanı William Hearst Bolşevikler
tarafından yaratılan ve Ukrayna’da birkaç milyon kişinin ölümüne yol açan sözde
soykırım hakkında hikâyeler üretmeye başladı. Gerçek ise oldukça farklıydı.
Sovyetler Birliği’nde olan, 30’lu yılların başında, topraksız köylülerin zengin toprak sahibi kulaklara karşı
ayaklandığı, kollektifleştirme ve kolhozların kurulması için savaştıkları
benzeri görülmemiş bir sınıf savaşıydı.... Ukrayna’da milyonlarca insanın
açlıktan öldüğünü, bunun da komünistler tarafından bile bile yaratıldığını
anlatan Hearst basınının makaleleri, inandırıcı ve detaylı bilgiler içeriyor
görünüyordu. Hearst basını, bu yalanları gerçek gibi göstermek için her türlü
aracı kullandı, böylece kapitalist ülkelerin kamuoyunu etkilemeyi ve bir anda
Sovyetler Birliği’ne yüz çevirmesini sağlamayı başardı. Sovyetler Birliği
üzerine belli başlı efsanelerden birinin kökeni budur. Sözde kıtlık hakkında
batı basınının ifşaatlarına karşı Sovyetler Birliğinin açıklamalarını ve Hearst
basınının yalanlarının nasıl üretildiğini sergilemelerini kimse dinlemek
istemedi ve bu durum 1934’ten 1987’ye kadar sürdü! 50 yıldan uzun süre, her
yeni kuşak Sovyetler Birliği sosyalizmine olumsuz gözle bakmalarına neden olan
bu iftiralarla beslendi.”( Mario
Sousa, SOVYETLER BİRLİĞİ HAKKINDA YALANLAR
ve GERÇEKLER)
Son olarak koyun kesen kulak ve
küçük üretici üzerine birkaç söz söylemek lazım. Bilindiği gibi kırlarda
sosyalizme geçme aşamalarından biri olarak görülen köylülerin kollektif
çiftiklerde birleştirilip kolektif üretime dahil edilmesinde ciddi sıkıntılar
oldu. Stalin “başarı sarhoşluğuna kapılmak” isimli makalesinde küçük köylülüğü
zorla kolhozlara dahil etme girişiminin “Leninizmin ihlali” olarak
nitelendirmiş ve derhal bu uygulamaya son verilmesini talep etmiştir. Bu arada
ortaya çıkan meşruiyet sorunundan kulaklar faydalanmış ve koyun kesme tahıl
yakma gibi işlemlerle Sovyetler zora sokulmaya çalışılmıştır. Ama bu bile
açlıktan ölümlere yol açmamıştır. Bu olay bir sınıf savaşımıdır, bu savaşım
daha sonra Stalin’in ve sosyalizmin lehine sonuçlanmış ve kulaklar tasfiye
edilmiştir. Kırsal alanda olan bu devrimin görece uzun sürmesiyle bir takım
zorluklar çıkması olağandır. Burada patoloji veya suçlu olmasından öte tarihin
motorunun işlemesi söz konudur ne zamandır tarihin motoru işlediğinde bu
patoloji olarak adlandırılmaya başladı?
“Bir devrim ne kadar kusursuzsa o
kadar çok kitleyi içine çeker; ve gerçekleşmesi ne kadar uzarsa üretim
aygıtında yol açtığı yıkım o kadar büyük olur ve kamu kaynaklarında o kadar
korkunç gedikler açar. Buradan kanıta gerek kalmaksızın yanlızca şu sonuç
çıkar: İçsavaş ekonomik yaşam için zararlıdır. Fakat kusuru Sovyet ekonomik
sistemine yüklemek, kendisini dünyaya getiren annesinin doğum sancıları
yüzünden bebeği suçlamaya benzer.”(Troçki, Terörizm ve
Komünizm,Sayfa:65-66,Epos Yayınları)
Bu konuda Troçkiyle hemfikirim!
Görüldüğü gibi ister Stalin’in idealist eleştirisi ister yapılmaya çalışan
Stalin’in tarihsel eleştirisi nihai olarak burjuvaziye yaramaktadır. Çünkü bu
eleştirilerin amacı farklı yollardan da gitse sosyalizme saldırı meydanın
buluşmakta ve kitleleri Stalin’den ve gizli hedef olarakta sosyalizmden
soğutmaktadır. Herkesin sosyalizmin değerlerini eleştirirken bundan kim
faydalanacak? Yaptığım proletaryanın çıkarı için uygun mu? Diye düşünmesi
lazım. Klişeler tekrar haklı çıktı: “Stalin’i savunmak sosyalizmi savunmaktır.”